Uluslararası Çalıştay

8301
T.C.Adalet Bakanlığı, Türkiye Barolar Birliği ile UNDP (BİRLEŞMİŞ MİLLETLER KALKINMA PROGRAMI) tarafından ortaklaşa düzenlenen “Dünyada Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Uygulamaları” konulu Uluslararası Çalıştay 6-7-8 Aralık 2011 tarihlerinde İstanbul’da yapıldı.

Çalıştaya, Fransa, İtalya, Fas, Hollanda, Brezilya, ABD, Çin, Kanada, İngiltere, Almanya, Yunanistan olmak üzere onbir ülke temsilcisi konuşmacı olarak, otuz Baro Başkanı veya temsilcisinin yanı sıra pek çok hakim ve avukat da izleyici olarak katıldılar.


 
 
Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av.Vedat Ahsen Coşar, çalıştayın açılışında aşağıdaki konuşmayı yaptı;

Adalet Bakanlığı Sayın Müsteşar Yardımcısı,
Birleşmiş Milletler Sayın Daimi Temsilcisi,
Türkiye Barolar Birliği’nin Sayın Başkan Yardımcıları ve Yönetim Kurulu Üyeleri,
Değerli Baro Başkanları,
Noterler Birliği’nin Sayın Temsilcisi,
Adalet Bakanlığı’nın Sayın Genel Müdürleri ve Daire Başkanları,
Değerli Avukat, Hakim ve Akademisyen Meslektaşlarım,
Sayın Konuklar,

Sizleri Türkiye Barolar Birliği adına, Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarım adına kendi adıma sevgi ve saygı ile selamlıyor, hepinize hoş geldiniz diyorum.

Değerli Katılımcılar,  

 “Hukukla ilgili iki olumsuz deneyimim oldu. Birincisinde bir davayı kayıp ettim. İkincisinde kazandım. Biz atalarımızdan bilgeliği/hikmeti hiç öğrenemeyecek miyiz?” Bu sözler Victor Hugo’ya ait.    

Sanırım bu özlü deyişiyle Victor Hugo, ihtilaflarınızı neden kazanma veya kaybetme üzerine kurulu olan dava yoluyla, mahkeme yoluyla çözüyorsunuz, ihtilaflarınızı uzlaşma yoluyla, kazan/kazan anlayışına göre çözecek bilgeliği atalarınızdan öğrenmediniz mi diye bizlere sitem ediyor.      

Victor Hugo’nun da işaret ettiği üzere “kazanmak/kaybetmek” paradigması üzerine kurulu olan, anlaşmazlıkların çokluğu nedeniyle çözüme bağlanması zaman alan ve aynı zamanda giderek daha da masraflı hale gelen geleneksel dava açma yöntemi yerini önce tahkime ve daha sonra bunlara alternatif bir çözüm aracı olarak geliştirilen müzakereye ve arabuluculuğa bırakmıştır.   
 
Gerçekte günümüzde alternatif uyuşmazlık çözümü olarak kullanılan müzakere ve arabuluculuk yöntemlerinin her ikisi de yeni keşfedilmiş şeyler değildir. Anlaşmazlıkların çözüme bağlanmasında en evrensel, en eşitlikçi, en barışçı yöntem olan müzakere yöntemin tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. “Anlaşıncaya kadar konuşmaya devam” ilkesi kadim bir Doğu Afrika ilkesidir. Onun için Doğu Afrikalı anlaşmazlık çözüme bağlanıncaya kadar müzakere alanını terk etmez. Anlaşmazlığın tarafı olanların dışında üçüncü bir kişiye gereksinim duymayan müzakere yöntemi başarılı sonuç verdiğinde, yani taraflar aralarındaki anlaşmazlığı müzakere ederek bir çözüme bağladıklarında, bu çözüm ve varılan anlaşma tarafların ortak ürünü olur. (Bakınız: Arabuluculuk - Hüseyin Güngör Şahin – Mentis Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şrk. 2008)

Günümüzde etkili, ucuz, barışçıl bir alternatif uyuşmazlık çözüm aracı olan arabuluculuk başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Hindistan’dan, Pakistan’dan Hong Kong ve Singapur’a ve Kore’ye, Latin Amerika’dan Kenya’ya, Somali’ye, Orta Doğu’da İsrail’e, Yeni Zelanda’ya, Avustralya’ya, başta Avrupa Birliği’ne üye ülkeler olmak üzere kıta Avrupa’sı ülkelerine kadar pek çok ülkede ve yaygın biçimde kullanılmaktadır.
Arabuluculuk yöntemi aslında ülkemizin de yabancısı olmadığı bir yöntemdir. Bu bağlamda, 18 Mart 1924 kabul tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu’nda,18 Haziran 1927 kabul tarihli ve 1086 sayılı HUMK’da, kabul tarihli ve … sayılı HMK’da, 05 Mayıs 1983 kabul tarihli ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nda, 23 Şubat 1995 kabul tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da, 17 Haziran 1992 kabul tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’da, 19 Mart 1969 kabul ve 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda, 09 Ocak 2003 kabul ve 4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun’da, 06 Ekim 1983 kabul, 91 sayılı Menkul Kıymet Borsaları Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’de uyuşmazlıkların arabuluculuk kurumu aracılığı ile çözümlenmesine yönelik düzenlemelere yer verilmiştir. (Bakınız: Arabuluculuk - Hüseyin Güngör Şahin – Mentis Yayıncılık San. Tic. Ltd. Şrk. 2008)

Değerli Konuklar,

En geniş anlamı ile Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, hem tahkimi/hakemliği ve hem de arabuluculuk ile uzlaştırmayı içerir. Dar anlamda Alternatif Uyuşmazlık Çözümü ise, sadece arabuluculuk veya uzlaştırma faaliyetleri ile bunların çeşitlerini kapsar. (Bakınız Marc Blessing – Introduction To Arbitration-Swiss and International Perspectives, 1999, 299/Tahkime Giriş – İsviçre ve Uluslararası Perspektifler - 1999, 299)

Alternatif Uyuşmazlık Çözümü’nün başta A.B.D.'de olmak üzere, geçtiğimiz yirmi yıllık süre içinde yeniden ortaya çıkmasının kuşkusuz birden çok nedeni vardır. Bunlardan en önemlisi, yargıçların önlerinde duran binlerce davanın getirdiği aşırı yük nedeniyle adaletin gecikmesidir. Harvard'lı Profesör Lawrence Tribe, bu durumu: “Çok fazla hukuk, çok az adalet; çok fazla kural, çok az sonuç” biçiminde değerlendirmektedir.

Mahkemelerde görülen davalardan ve tahkimden farklı olarak, Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, hak odaklı olmaktan daha çok menfaat odaklı bir kurumdur. Mahkemelerin yerine ikame edilmiş bir kurum olmadığı gibi  adli/yargısal bir faaliyet ya da emirle yürütülen, ortaya kesin ve icra edilebilir bir karar çıkartan bir süreç de değildir. Sadece ve süreç başarılı olduğu takdirde, taraflar arasında varılan anlaşma çerçevesinde bir sözleşmenin bağıtlanmasından ibaret bir süreçtir. Başarılı olmadığı takdirde taraflar herhangi bir hak kaybına uğramadan yargı önünde hak arama özgürlüğüne sahiptirler.

İngilizlerin yaklaşımına göre Alternatif Uyuşmazlık Çözümü, “dayatılmış bağlayıcı bir karardan daha çok, uyuşmazlığı, mahkemelerce yürütülen klasik yargı faaliyetlerine oranla daha duyarlı, daha kısa sürede, daha ucuz biçimde ve anlaşma yoluyla çözen bir yöntemdir.”
Yalın ve özlü bir ifade ile Alternatif Uyuşmazlık Çözümü olarak isimlendirilen arabuluculuk ve uzlaşma süreçleri, bir “iletişim ve pazarlık sanatı”dır.   
Arabuluculuk, doğru bir ortak payda bulabilmek amacıyla, tarafların çıkarlarının genişletilebilmesinin yolunu bulma biçimidir. Arabuluculuk prosedüründe, tarafsız konumda olan arabulucu, aralarındaki uyuşmazlığı karşılıklı ve doyurucu bir çözüme bağlamaları hususunda sadece taraflara yardımcı olur. Arabulucu karar makamı değildir, taraflara herhangi bir şey de dayatmaz. Uzlaşma sağlandığında, bu husus tarafları bağlayıcı bir sözleşme ile kayıt altına alınır. Arabuluculuk, gerek taraflar arasındaki ilişkinin korunmasında, gerekse geliştirilerek sürdürülmesinde ve yanı sıra dava giderlerinden daha az giderle uyuşmazlığın sonuca bağlanmasında etkili olan bir yoldur.

Arabuluculuk, her biri kendine özgü olan kimi özel unsurlar ve bazı farklılıklarla pek çok değişik alanlarda uygulanabilir. Arabuluculuğun en yaygın uygulama alanları, ticari ve hukuki uyuşmazlıklar ile diplomasidir. Bununla birlikte, diğer başkaca alanlarda da uygulanması olanaklıdır. Eski Yunandan günümüze kadar izlediği kendine özgü tarihi ile evliliğe arabuluculuk /evlenme tellallığı buna örnek olarak verilebilir.
Alternatif Uyuşmazlık Çözüm aracı olarak arabuluculuğu tahkimle kıyasladığımızda, tahkimin, uyuşmazlıkların çözümünde her zaman en uygun araçları sağlamadığını kolaylıkla söyleyebiliriz. Bu bağlamda, arabuluculuk  çok daha esnek, daha pragmatik, daha iş ve çözüm odaklıdır.

Değerli Katılımcılar,

Türkiye’de arabuluculuk kurumu ile ilgili olarak Barolar ve avukatlar arasında tam bir mutabakat yoktur. Bir kısım Barolar ve avukatlar halen Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu’nda görüşülmek üzere bekleyen arabuluculukla ilgili kanun tasarısının kanunlaşması durumunda bunun avukatlık mesleğine zarar vereceği, avukatların iş alanını daraltacağı endişesi içersindedir.

Benim değerli konuşmacılardan ricam, kendi ülkelerindeki uygulamaları anlatırken arabuluculuk kurumunun avukatlık mesleği üzerine olan olumlu ve olumsuz etkilerine de özellikle yer vermeleridir.

Türkiye Barolar Birliği olarak arabuluculuk kurumuna karşı olmamakla birlikte, mevcut tasarıya yönelik bazı eleştiri ve endişelerimiz vardır. Bunların en başında arabulucuların mutlaka hukuk fakültesi mezunu olmaları gelmektedir. Yine arabuluculuğun mahkeme içi ve mahkeme bağlantılı olmasını, tarafların kendilerini arabulucu önünde avukatları ile temsil etmelerini, arabuluculuk eğitiminde Türkiye Barolar Birliği ve Baroların etkin bir rol almalarını, arabuluculuk kurumunun eklemleneceği yapının Adalet Bakanlığı’nın, Türkiye Barolar Birliği’nin ve Hukuk Fakültelerinin eşit biçimde temsil edileceği sivil ve özerk bir yapı olmasını talep ediyor, böyle olmasını bekliyor ve umut ediyoruz.

Çalıştayın başarılı ve verimli olması, bizlere yeni ufuklar açması en içten dileğimizdir. Öyle olacağına da inanıyoruz.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılar sunarım.