Cumhuriyetimize Giden Yol-4

4684
Sivas İlinin Sayın Valii, Sayın Belediye Başkanı, Sayın Garnizon Komutanı, Türkiye Barolar Birliği’nin Değerli Yönetim Kurulu Üyeleri, Sivas Barosu’nun Sayın Başkanı, Yönetim, Disiplin, Denetleme Kurulu’nun Sayın Üyeleri ile Türkiye Barolar Birliği Sayın Delegeleri, Sivas Barosu Üyesi Değerli Meslektaşlarım, Sayın Rektör, Çok Değerli Akademisyenler, Basınımızın Seçkin Temsilcileri, Türkiye Barolar Birliği ve Sivas Barosu’nun birlikte düzenlediği “Cumhuriyetimize Giden Yol 4” “Sivas Kongresi” konulu Etkinliğimize onur verdiniz, hoş geldiniz. Çok arzu etmesine rağmen Rahatsızlığı sebebiyle bugün aramızda bulunamayan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Sayın V.Ahsen COŞAR’ın bugünkü çalışmalara başarı dileklerini, selam ve saygılarını ileterek, sizleri şahsım ve Türkiye Barolar Birliği adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli konuklar,

Bir çağdaşlaşma projesi olan Cumhuriyetimizin kuruluş felsefesinin temeli; Mondros Ateşkes Anlaşması’yla toprakları parçalanan, ordusu dağıtılan halkımızın direniş yıllarında atılmıştır.

Türkiye Barolar Birliği olarak; dünyada eşi görülmemiş bir hukuk devrimini gerçekleştiren Cumhuriyetimize giden zorlu süreci, Mustafa Kemal Atatürk’ün bizlere miras bıraktığı akıl ve bilimin ışığında yeniden anlamak, yeniden yorumlamak ve yeniden anlatmanın en çok biz hukukçuların görevi olduğunu düşünerek başlattığımız “Yirmibirinci Yüzyılda Atatürk’ü Düşünmek” başlığı altında dört yıllık bir sürece yaydığımız etkinliklerin ilkini 09-14 Kasım 2009’da Ankara’da yaparak Çanakkale ve Samsun’daki etkinliklerle devam ettirmiştik. Bu program içerisinde yer alan “Cumhuriyetimize Giden Yol” etkinliklerinin de ilkini Samsun’da, ikincisini Amasya’da, üçüncüsünü Erzurum’da gerçekleştirdik.
Bugün burada, “Cumhuriyetimize Giden Yol”un en önemli adımlarından birinin atıldığı Sivas’tayız.

Değerli konuklar,

Samsun’da buluştuğu Anadolu halkını Amasya’da protesto eylemlerine çağıran, Erzurum’da Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinin direniş unsurlarını örgütleyen Mustafa Kemal, Sivas’a bir ordu müfettişi olarak değil, bütün görevlerinden istifa etmiş normal bir vatandaş olarak gitmiş ve burada gerçek bir halk önderi olarak coşkuyla karşılanmıştı.

Sivas Kongresi öncesinde basında ve milli mücadele çevrelerinde hararetle tartışılan Amerikan Mandası konusunun Kongre’de neden oduğu fikir ayrılıklarını, yaşanan sancılı süreci değerli katılımcılarımız anlatacaktır.

Bütün fikir ayrılıklarına rağmen Sivas Kongresi’nde Misak-ı Milli’nin sınırları belirlenmiş, mandacılık reddedilmiş, milli iradeyi temsil etmek üzere Meclis-i Mebusan acilen toplantıya çağrılmış, genel teşkilatı ve alınan kararları yürütmek için Mustafa Kemal başkanlığında bir Temsil Heyeti seçilmiş, o gün fikir ayrılığına düşenler, alınan kararlar doğrultusunda milli mücadelede omuz omuza savaşmışlardır. Mustafa Kemal’in değimiyle “Sivas’da bir milletin geleceğini hazırlayan kararlar alınmış, Cumhuriyetin Temeli burada atılmıştır.”

Sivas Kongresi, Türkiye’nin kaderinin belirlendiği yer olmuştur. Kongre’den sonra Anadolu hareketi İstanbul’un da görmezden gelemeyeceği bir güce dönüşmüş, kısa bir süre sonra Sadrazam Damat Ferit Paşa görevden alınmış yerine Temsil Heyeti ile görüşme taraftarı olan Ali Rıza Paşa getirilmiş, devamında Sivas Kongresi kararları arasında yer alan “Meclisi Mebusan’ın derhal toplanması” talebi, İstanbul Hükümeti tarafından kabul edilmiştir.

İzmir’in işgalini sokaklara dökülerek, istanbul Hükümetine çektikleri telgraflarla protesto eden Sivaslılar, bütün tehditlere, engellemelere ve olanaksızlıklara rağmen kongreyi düzenlemek için özveriyle çalışmış, milli mücadeleye bütün güçleriyle katılmışlardır.

Nitekim Kongreden birkaç ay sonra Sivaslı kadınlar da bir toplantı yaparak Anadolu Kadınları Müdafa-i Hukuk Cemiyetini kurmuş, itilaf devletlerinin temsilcilerine çektikleri telgraflarda uğradıkları haksızlıkları anlatarak Türk kadınlarının da erkeğinin yanında savaştığını haykırmış, bu girişimlerini de Mustafa Kemal’e bildirmişlerdir. Mustafa Kemal, Sivas’ın yürekli kadınlarına verdiği cevapta bu teşebbüsün bütün Anadolu kadınları tarafından derhal kabul edileceğinden emin olmalarını istemiş ve kendilerini bu konudaki öncülüklerinden dolayı tebrik etmiştir. Gerçekten de Anadolu Kadınları Müdafa-i Hukuk Cemiyeti, İstanbul dahil olmak üzere diğer illerde şubeler açarak yaygınlaşmış, milli mücadelede yerini almıştır.

Değerli Konuklar,

Ulu Önderimiz ve silah arkadaşlarının dünyada benzeri olmayan fedakârlıkları, Türk halkının yaşlısı, genci, kadını, erkeği, çocuğu ile gösterdikleri kahramanlıklarla gerçekleştirilen Kurtuluş ve ilan edilen Cumhuriyetimiz değeri ölçülemeyen bir nimettir.

Bugünlerde ülkemiz yine zor bir dönemden geçiyor. Halkımız, bir yandan terör olaylarının neden olduğu kayıplarımızın acısını yaşarken bir yandan da yanı başımızdaki kanlı çatışmaların Türkiye’ye sıçratılmasından endişe duyuyor. Birlik ve beraberliğe her zamankinden çok ihtiyacımız var.

Dün yine Ulusumuz için acılı bir gündü. Beytüşşebap’ta vatan görevini yapan gencecik insanları, evlatlarımızı terörün acımasızlığına kurban verdik. Hepimizin yüreği yandı. Aileleri perişan oldu. Şehitlerimize Tanrı’dan rahmet, yakınlarına sonsuz sabırlar diliyorum, Ulusumuza taziyetlerimi sunuyor ve bu acıların bir an önce dinmesi için her birimizin, üniter devlet yapımızdan asla taviz vermeden sorumluluğumuzun gereği ne ise onu yerine getireceğimize inanıyorum.

Büyük Atatürk’ün; kurduğu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sonsuza kadar barış içinde yaşamasını istemesi, onun ve Cumhuriyetin ilanında emeği geçenlerin ödenemeyecek haklarıdır. Cumhuriyetimizin; kurumlarını, kavramlarını, kuruluş felsefesini yaşatmak ve bu bilinci gelecek nesillere aktarmakta Türk insanının en önde gelen görevidir.

Değerli Konuklar,

Türkiye Barolar Birliği olarak; bağımsızlık savaşımızın önderi, laik, demokratik cumhuriyetimizin kurucusu ve eşsiz devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerine olan sonsuz bağlılığımızla aklın ve bilimin rehberliğinde O’nun manevi mirasına sahip çıkarak açtığı aydınlık yolda ilerleyerek anısını minnet, şükran ve saygıyla selamlıyoruz.

Saygılarımla.