Basın Açıklaması

10166

BASIN AÇIKLAMASI

AK Parti’nin yeni anayasa çalışmaları kapsamında hazırladığı ve basın aracılığı ile kamuoyuna yansıyan Yüksek Yargı organlarının yeniden yapılandırılmasını konu alan teklif; sadece mevcut Anayasa’nın 8, 9, 87, 89, 101, 102, 104, 109, 112, 138, 139, 140, 145, 146, 149, 152, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160. maddelerinde öngörülen yasama, yürütme erklerinin yapılanmasına, yetki ve görevlerine, yargı erkinin bağımsızlığına, Yüksek Mahkemelerin oluşumuna ilişkin hükümlere değil, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üyesi olduğu Avrupa Komisyonu’nun anayasal danışma organı olan Venedik Komisyonu’nun ölçütlerine de aykırıdır. Şöyle ki, Venedik Komisyonu’nun ‘Adli Atamalar Raporu’na göre bizim ülkemizdeki Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na tekabül eden ‘yargı kurulu’ üyelerinin Anayasamızın 159. maddesinde öngörülen biçimde ‘önemli bir çoğunluğu bizzat yargı tarafından, Kurulun demokratik meşruiyetini sağlamak amacıyla geriye kalan üyeler mümtaz hukuki niteliklere sahip kişiler arasından Parlamento tarafından seçilmelidirler.’ 

AK Parti tarafından Başkanlık Sistemi esas alınarak hazırlanan öneriye göre - halen 15’i yargının kendi içindeki değişik kademelerden seçtiği 20 üyeden oluşan - Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Adalet Bakanı ve Müsteşarının doğal üye olarak yer alacağı 22 üyeden oluşacak, üyelerin 16’sı siyasi erk sahibi olan Başkan ve Meclis çoğunluğu, 6’sı ise hakim ve savcılar tarafından seçilecektir. Yine Yargıtay ve Danıştay’ın birleşmesi sonucu oluşacak Temyiz Mahkemesi üyelerinin dörtte üçünü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, dörtte birini ise Başkan seçecektir. Aynı şekilde - bugün üç üyesi Meclis çoğunluğu, geriye kalan 14 üyesi yargı organları ve YÖK’ün gösterdiği adaylar arasından tarafsız Cumhurbaşkanı Makamı tarafından seçilen - 17 üyeli Anayasa Mahkemesi’nin 9’u Meclis çoğunluğu, 8’i siyasi bir kişilik olan Başkan tarafından seçilecektir.

Öneride yer alan düzenlemelere göre mevcut Anayasa’da Ana Muhalefet Partisine verilen Anayasa Mahkemesi’nde dava açma yetkisi geri alınmakta, muhalefet partilerinin kendi aralarında mutabakat sağlayamamaları durumunda Anayasa Mahkemesine başvurma yolu muhalefet partilerine kapatılmakta, Anayasa Mahkemesi’nin halen yetkisinde olan Anayasa değişikliklerini inceleme yetkisi kaldırılmakta, Danıştay, Yargıtay, Anayasa Mahkemesi’nin mevcut üyelerinin kazanılmış hakları ellerinden alınmaktadır.

Teklifte öngörülen bu model, dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde mevcut olmadığı gibi AK Parti’nin 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumda “ileri demokrasiye geçiş”, “yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı adına devrim” olarak sunduğu, kabulü yönünde her türlü propaganda aracını kullandığı modelin çok ama çok gerisindedir. Demokrasinin evrensel standartlarına, hepimizin ortak güvencesi olan yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesine, “demokratik ülkeleri demokratik olmayan ülkelerden ayıran en önemli ölçü olan” kuvvetler ayrılığı öğretisine aykırıdır.

Taslakta öngörülen ve olağanüstü yetkilerle donatılan ‘Başkanlık Sistemi’ modeli özünde “seçilmiş bir krallık’ modelidir. Bunun farkında olan Amerikan Anayasası’nın yapımcıları, yürütme yetkisini Başkana verirken güç temerküzünü, iktidarın/yetkinin kötüye kullanılmasını engellemek için yasama, yürütme ve yargı arasında bir çeşit fren/denetleme/dengeleme işlevi görmek üzere kuvvetler ayrılığı ilkesini vazetmişler, yasama organını çift meclis olarak kurmuşlardır. Bu bağlamda Başkanlık Sistemi modeli, devletin yasama, yürütme ve yargı organları arasında anayasal ve siyasal kuvvetler ayrılığı ile karakterize edilmiştir.  

Sonuç itibariyle, Cumhuriyetimizin demokrasi yönünde evrilmesi, yargımızın demokratik meşruiyet ilkesi içerisinde bağımsız ve tarafsız bir yapıya kavuşturulması, toplumda bir hukuka aidiyet bilincinin yerleşmesi, hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün her kademede egemen kılınması, ülke barışının ve istikrarının korunması, çatışma kültürünün yerini uzlaşma kültürünün alması yönündeki her türlü çabaya ve çalışmaya katkı veren bir kuruluş olarak; sözü edilen taslakta öngörülen ve örneği dünyadaki hiçbir demokratik hukuk devletinde görülmeyen Başkanlık Modeli sistemine, bu sistemin içerisine yerleştirilen yargı modeline karşı olduğumuzu, bunda ısrar edilmesinin rejim kavgasına, yeni çatışmalara, kutuplaşmalara neden olacağı ve bunun da ülke barışına ve demokrasisine zarar vereceği endişesi taşıdığımızı kamuoyunun değerli dikkatlerine ve takdirlerine sunarız.

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu