Veri Merkezleri Düzenleme, Teknoloji, Hizmetler ve Bilgi Güvenliği Konferansı

6140

Bilgi ve İletişim teknolojilerinin gelişip yaygınlaşması ve kullanımının artmasına paralel olarak elektronik ortamlarda üretilen saklanan ve paylaşılan veriler her geçen gün hızla artmaktadır.”Siber Dünya” olarak isimlendirilen ortamlardaki veri büyüklüğünün önümüzdeki yıl yüzde artışla 4 zetabayta ulaşması beklenmektedir. Patlama şeklinde artan bu verilerin güvenli bir şekilde saklanması ve ulaşılabilir olması her zamankinden önemli hale gelmiştir.

Bu amaçla Türkiye Barolar Birliği ile Bilgi Güvenliği Derneği tarafından ortaklaşa düzenlenen “Veri Merkezleri Düzenleme, Teknoloji, Hizmetler ve Bilgi Güvenliği Konferansı” kapsamında konu uzmanları tarafından tüm boyutlarıyla tartışılmıştır.

Konferansın açılışında Birlik Başkanı Coşar tarafından aşağıdaki konuşma yapılmıştır.

Sayın Müsteşarım,
Değerli Daire Başkanları,
Değerli Konuşmacılar,
Değerli Katılımcılar,

Etkinliğin ev sahibi olarak hepinize hoş geldiniz diyor, sizi Türkiye Barolar Birliği adına, kendi adıma sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Komünist Manifesto’daMarks, “&S230; burjuva çağını önceki bütün zamanlardan ayıran üretimin hiç durmaksızın ve kökten dönüştürülmesinden, bütün toplumsal ilişkilerin kesintisiz olarak değiştirilmesinden, sonu belli olmayan belirsizlikten ve endişeden” söz eder ve devamla “&S230; donuk ve değişmez nitelikteki ilişkiler peşlerine taktıkları saygın düşünce ve görüşlerle birlikte silinip gidiyor, yeni biçimlenmiş ilişkiler, daha henüz kemikleşmeden miadını dolduruyor. Katı olan her şey buharlaşıyor” diye yazar.

Komünist Manifesto’da yer alan bu tespitler, Marks’ın, kapitalizm ile modernizm arasındaki radikal dönüşümü ve değişimi en erken kavrayan kişi olduğunu göstermektedir. Sanayi ve üretim devriminin, insanın kapasitesini ve yaratıcılığını çok yönlü olarak geliştireceğini düşünen Marks’ı etkileyen ve bu yönde düşünmeye sevk eden, burjuvazinin yarattığı metalardan daha çok “süreçler, güçler, insan yaşamının, yaratıcılığının, enerjisinin açığa çıkması ve yanı sıra çalışan, üreten, yetiştiren, iletişim kuran, kendini geliştiren, bunun için hamle yapan, doğayı ve kendisini örgütleyen insanlardır.

Değerli Konuklar,

Marks’la başladık O’nunla devam edelim; Marks, devrimin zamanını tanımlarken şöyle diyor: ‘Devrim, toplumsal üretim ilişkilerinin (yani mülkiyet ve üretim tarzının), üretim araçlarının (yani teknolojinin) gelişmesini engellediği zaman olur.

Marks’ın son derece isabetli olan bu tespiti, Sovyet İmparatorluğunun çöküş nedenlerini de ortaya koyuyor. Bu bağlamda Sovyetlerin sosyalist toplum yapısı ve ilişkileri, bilgiye, iletişim ve bilgisayar teknolojisine ve özellikle enformasyona dayalı yeni zenginlik yaratma sistemine direndiği için, yani Marks’ı iyi anlayıp yorumlayamadığı için çöktü. Katı olan her şey gibi katı olduğu için buharlaştı.

Sovyet yöneticileri içerisinde bunu ilk gören ve itiraf eden Gorbaçov’dur. Onun için Gorbaçov kendi devrimine başlarken şunları söylemiştir: ‘Enformasyon çağında, en pahalı ve en değerli varlığın bilgi olduğunu en son anlayanlardan olduğumuz için çöktük.’

Günümüzde hammaddeye, emeğe, zamana, mekana, sermayeye ve öteki girdilere olan gereksinim azaldığı için klasik, Marksist ve Keynesci iktisadın kabul ettiğinin aksine sermaye aracı haline gelen bilgi, hemen her şeyi ikame etmekte, gelişmiş ileri bir ekonominin en önemli kaynağı haline gelmekte ve süreç böyle işlediği için bilginin değeri giderek daha fazla artmaktadır.

Bir yandan yeni bilgi ağları yaratılırken, diğer yandan kavramlar birbirleriyle farklı biçimde ilişkilendirilmekte, yerel ve küresel düzeyde yeni hiyerarşiler oluşmakta, yeni varsayımlara, yeni dillere, kodlara ve mantıklara dayalı yeni teoriler, hipotezler ve imajlar üretilmektedir.

Daha da önemlisi, veriler daha çok yoldan birbirleriyle ilişkilendirilip bağlam içine oturtularak enformasyon haline getirilmekte, enformasyon kümeleri giderek daha büyük modeller ve bilgi yapıları haline dönüşmektedir.

Süreç böyle işlediği için günümüzde gelişmiş ülkeler, dünyaya enformasyon, buluş, yönetim, kültür, ileri teknoloji, yazılım, eğitim, tıbbi bakım, finans ve bunlara dayalı hizmetler satıyorlar. Bu ülkeler, ekonomileri tarıma, madene, ucuz emeğe, kitlesel üretime dayalı ülkeler üzerinde, bilgiyi yaratmanın ve değerlendirmenin yeni yolları üzerinde yükselen kendi egemenliklerini kuruyorlar. Gelişmiş bu ülke ekonomilerinin iş ve finans sektöründe gerçekleştirdikleri küreselleşme, yani paranın, sermayenin ve bilginin dünyayı hem çok hızlı ve hem de hiçbir engelle karşılaşmadan dolaşması, ulusların kendi egemenliklerini korumalarını zorlaştırıyor.

Değerli Konuklar,

Türkiye Barolar Birliği olarak bunun bilincinde ve ayırtında olduğumuz için bilişim ve iletişim teknolojilerine önemli, gerçekten çok önemli ölçüde yatırım yaptık. Bunu yaparken Ulusal Yargı Ağı Projesinin (UYAP) destekçisi, takipçisi, partneri olduk. Salt bu nedenle Türkiye Barolar Birliği bünyesinde Ulusal Baro Ağı Projesini (UBAP) oluşturduk, her iki sistemi birbirine entegre ettik. Bu sayede avukat meslektaşlarımızın ofislerinden, evlerinden adliyeye gitmeden dava açmalarını, icra takibi yapmalarını, keşif yolluklarını, bilirkişi ücretlerini, diğer dava giderlerini yatırmalarını, trafik, nüfus, SGK sorgulamalarını yapmalarını sağladık.

Bu vesileyle ve övünerek ifade etmek isterim ki, bilgi ve iletişim teknolojileri bağlamında ve ulusal düzeyde Türkiye Barolar Birliği ile rekabet edecek, edebilecek bir başka kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu şu anda yok. Sadece Türkiye’de değil uluslararası düzeyde de Türkiye Barolar Birliği ile bu alanda rekabet eden, edebilen, edecek olan bir başka hukuk kuruluşu ve baro mevcut değil.

Değerli Konuklar,

Teknolojik her buluş, işimizi ve günlük yaşantımızı kolaylaştıran mobil telefon gibi, SMS gibi, internet gibi, facebook gibi, twitter gibi her icat, her araç ve gereç Türkiye Barolar Birliği olarak bizim yaptığımız gibi hizmete yönelik şekilde, toplumun, toplumu oluşturan resmi veya özel kuruluşların, bireylerin iyiliğine, yararına kullanılabilir, kullanılması gerekir. Esasen bunları icat edenlerin istedikleri, amaçladıkları da budur. Ama bu araç ve gereçler, bu buluşlar birilerinin yaptığı gibi ahlaka, etik değerlere, hukuka, insan haklarına aykırı biçimde ve toplumun zararına da kullanılabilir, nitekim kullanılmaktadır da. Herhalde Einstein yüz binlerce insanın ölümüne neden olacağını bilseydi atom bombasını icat etmezdi.

Ama her toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da sadece melekler yok, şeytanlar da var. facebook’u, twitter’ı, interneti, mobil telefonları, SMS’leri kimi zaman kendi ismiyle, kimi zaman sahte isimlerle cyber bullying, yani sanal terör yapmakta kullanan, bu yolla karakter katli yapan, onun bunun emrinde hareket eden klavye delikanlıları da var.

Herhalde bunlar için söylenecek şey Schopenhauer’un söylediği gibi ’İyi bir üslup için ilk kural, aslında tek başına koşul, söyleyecek bir şeye sahip olmaktır.’ Ya da Montaigne’nin dediği gibi ‘Çatabilirsen önce kendine ve fikirlerine çat, sonra bana’ demek gerekir.

Ama şundan eminim sanal alanda kirlilik yaratan, siber terör yapan bu klavye delikanlıları arkalarındaki sözde saygın kişilerle, düşünce ve görüşlerle birlikte bir gün gelecek silinip gidecek, yani katı olan her şey gibi buharlaşacak. Ve bilimin masumiyetini, teknolojinin masumiyetini hiç kimse kirletemeyecek.

Bugünkü etkinliğimizin konusu olan veri merkezleri ve bilgi güvenliği hem bunlar için, hem de kişisel verilerin korunması için önemli.

Bu etkinliğin hepimize yararlı olmasını diler, düzenlenmesinde emeği olan, katkısı olan herkese teşekkür eder, hepinize sevgi ve saygılar sunarım.


Av.V.Ahsen Coşar
Türkiye Barolar Birliği Başkanı