GAZETECİLER CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL İÇİN DERHAL ÖZGÜRLÜK TALEP EDİYORUZ

9335

I. GAZETECİLER CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL’ÜN TUTUKLANMASI HUKUKA AYKIRIDIR

  1. Tutuklama bir ceza değildir. Tutuklama sadece, delillerin karartılması veya şüphelilerin-sanıkların kaçması somut tehlikesi varsa uygulanması gereken bir tedbirdir.

  2. Kamuoyunda “MİT Tırları Soruşturması” olarak bilinen soruşturmada, şüpheli olarak adı geçen gazetecilerin şu ana kadar kaçmamış olmaları ve kamuoyunun daima önünde yer almaları, kaçma-saklanma somut ihtimalinin bulunmadığının ispatıdır. Soruşturma konusu, esas itibariyle, yayımlanmış bir haberden ibaret olduğuna göre, delillerin karartılmasından da söz edilemeyeceği açıktır.

  3. Şu halde gazetecilerin tutuklanması, daha önce siyasi içerikli pek çok ceza soruşturması ve davasında kamuoyunun yakından izlediği üzere bir tedbir olarak uygulanmamıştır. Bu yapılan, Ceza Muhakemesi Kanunu’na, Anayasa’ya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne aykırılığı tartışmasız bir baskı ve yıldırma amaçlı keyfiliktir.

  4. Hukuka aykırılığı açık olan bu keyfi kararın verilebilmiş olması, Sulh Ceza Hâkimliklerinin siyasi iktidarın yeni sopası olduğu yolundaki iddiaların da ispatı niteliğindedir.

II. GAZETECİLERİN YAPTIKLARI BİR HABERDEN DOLAYI SOMUT OLAYDA SUÇLANMASI HUKUKA AYKIRIDIR

  1. Anayasamıza göre basın özgürdür ve sansür edilemez. Basın özgürlüğü ortadan kaldırılırsa vatandaşlar, “siyasi iktidarın uygulamaları hakkında bilgi edinme hak”larını yitirirler. Böylece siyasi iktidarlar denetimsiz kalır. Tarih, denetimsiz kalan siyasi iktidarların toplumları felakete sürüklediği nice örneklerle doludur ve tarih ondan ders almayanlar yüzünden tekerrür eder.

  2. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de, basın özgürlüğünün önemine değindiği çeşitli kararlarında basın özgürlüğünün, “demokratik bir toplumda” en temel özgürlükler arasında olup; basının “…siyasi hayatın bekçisi…” olduğuna işaret etmiştir (Lingens v. Avusturya 1986). Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğünü koruma altına alan 10. maddesi bağlamında, basına, hazırlık çalışmalarını ve haber kaynaklarının gizliliğini de kapsayan en geniş koruma sağlanmıştır. Bu bağlamda gazetecilere haber kaynaklarını açıklamaları için emir verilemeyeceği gibi (Goodwin v. Birleşik Krallık 1996), bilgileri sızdıran resmi görevlilerin tespiti amacıyla gazetecilerin evi ve işyeri dahi aranamaz (Roemen ve Schmit v. Lüksemburg 2003). Gazetecilere tanınan haber kaynakları hakkında susma imkânı, gazetecilerin şahsi bir ayrıcalığı değildir; her bireyin haber alma hakkının korunmasına ilişkin bir haktır. Unutulmamalıdır ki, demokrasilerde ifade özgürlüğü asıl, sınırlanması ise istisnadır. Ulusal mahkemelere düşen görev, basın özgürlüğünün muhafızı olmak ve onu demokratik bir toplum için ölçüsüz olan her türlü müdahale karşısında korumaktır.

  3. Gazetecilerin yayımladıkları bu haberler sebebiyle suçlanmasına dayanak olarak gösterilen bütün hükümler, Anayasamızın 90/5. maddesinin emredici hükmü ışığında yorumlanmalıdır. Buna göre, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin özgürlükçü içtihadı, aksine yorumlara daima üstün gelmeli, gazeteciler mesleklerini icra ettikleri için ceza tehdidine uğramamalı ve özgürlük kısıtlamalarına tabi tutulmamalıdır. Gazetecinin yayımladığı haberin içeriğinde devlet sırrı yer aldığı iddia ediliyorsa, bu bilgileri yasa dışı yollardan elde edenler veya sızdıranlar soruşturulsa dahi, bunları yayımlayan gazeteciler suçlanamaz.

Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün tutuklanması ve soruşturulması, yukarıda açıkladığımız sebeplerle demokrasimize ağır zarar vermiştir. Öte yandan bu tutuklama, haberin içeriğine ilişkin siyasi iktidar temsilcilerinin yaptığı yalanlamalarla da önemli bir çelişkiye düşmektedir. Şöyle ki, haberin içeriği yetkililerce söylendiği gibi gerçek dışı ise, ortada ifşa edilen bir devlet sırrı yoktur. Haberin içeriği gerçek ise, bu durumda soruşturulması gereken gazeteciler değil, terör örgütüne silah ve mühimmat sağlayanlardır. Dolayısıyla adı geçen gazeteciler hakkında ceza soruşturması açılmış ve tutuklama kararı verilmiş olmasının etkisi, yalnızca uluslararası camiada Türkiye’yi demokrasi ve insan hakları standartları açısından aşağılara çekmekle kalmayacaktır. İşaret ettiğimiz büyük çelişki, ülkemizi izahı fevkalade zor ve sonuçları uluslararası hukuk açısından ağır olabilecek bir çıkmaza da sokacaktır. Türkiye bunu hak etmemektedir. Dileriz yargı eliyle verilen bu zararı, en kısa sürede yine yargı telafi eder.

Türkiye’nin dört bir yanının ateş çemberiyle sarıldığı bu dönemde siyasi iktidara düşen görev ise, özgürlük kısıtlamaları ve baskıcı uygulamalara son vermek suretiyle toplumun kutuplaşmasını önlemek, birlik beraberliği sağlamak ve böylece krizleri el birliğiyle aşmamıza öncülük etmektir.

Türkiye Barolar Birliği olarak hukuksuzlukların karşısında dimdik durmaya devam edeceğimizi bir kez daha hatırlatıyor; Gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül için derhal özgürlük talep ediyoruz. Ulusal ve uluslararası hukuka aykırı bu kararla ilgili adli ve idari soruşturma açılması için de bugün Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na başvuracağımızı kamuoyunun bilgisine sunuyoruz.

 


Saygılarımızla.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ