Basın Açıklaması

11869

BASIN AÇIKLAMASI

Gerek Anayasamızın 10. maddesi hükmü, gerekse hukukun üstün ve evrensel ilkeleri gereğince; herkes, mevkii, statüsü, pozisyonu her ne olursa olsun kanun önünde eşittir. Buna göre hakkında suç şüphesi olan ve o nedenle şüpheli veya sanık konumunda bulunan herkes hakkında soruşturma yapılabileceği gibi yürütülmekte olan soruşturma kovuşturmaya da dönüştürülebilir. O nedenle T.C. Genelkurmay Başkanlığı görevinden emekli olmuş olan orgeneral Sayın İlker Başbuğ aleyhinde ceza soruşturması açılmasında kanuna aykırı bir durum yoktur.     

Kanımızca burada  kanuna öncelikle ve özellikle aykırı olan husus; Sayın Başbuğ hakkında ceza soruşturmasını yürüten Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi savcısının ve yine Sayın Başbuğ’un tutuklanmasına karar veren Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi’nin, hem yargı yolu yönünden  görevli ve hem de coğrafi bölge açısından yetkili olmamalarıdır.

Zira Sayın Başbuğ’a atfedilen suç niteliği itibarı ile bir görev suçudur ve bu nedenle Sayın Başbuğ hakkında soruşturma yapmak görevi/yetkisi yargı yolu açısından Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250/3.maddesi ve yine Anayasamızın 5982 sayılı Kanunun 18.maddesiyle değişik 148. maddesinin 7. fıkrası gereğince Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına, kovuşturma/yargılama yapmak, bu bağlamda tutuklama kararı vermek görevi/yetkisi ise Anayasa Mahkemesi’ne aittir. Yine gerek iddiaya konu suçun işlendiği, gerekse darbe suçlamasına konu eylemin odaklandığı yer Ankara olmakla, coğrafi bölge açısından da yetkili yargı yeri Ankara’dır.

Sayın Başbuğ’un tutuklanma sürecinde yaşanan bu fili durum CMK madde 250/3 ile Anayasa madde 148/7’deki düzenlemelere açıkça aykırı olmasının yanı sıra, kişi hak ve özgürlüklerini güvence altına almak amacıyla evrensel bir hukuk ilkesi/kuralı olarak koyulan ve Anayasamızın 37. maddesinde kabul edilen “kanuni hakim güvencesine” de aykırıdır.    

Diğer taraftan suçsuzluk karinesi başta olmak üzere ceza yargılamasının temel ve evrensel ilkelerine göre tutuklama, ceza değil; tedbir niteliğinde olan, sadece istisnai durumlarda başvurulması ve son çare (ULTİMA RATİO) olarak uygulanması gereken hukuki bir araçtır.

Hal böyle iken Türkiye Cumhuriyet Devleti’ne ve Silahlı Kuvvetlerine sadakatle, özveriyle hizmet etmiş, Genelkurmay Başkanlığı gibi saygın bir makama kadar yükselmiş ve bu makamdan emekli olmuş olan, hiçbir biçimde kaçması, saklanması, delilleri yok etmesi, gizlemesi veya değiştirmesi ihtimali bulunmayan Sayın Başbuğ’un hakkında tutuklama kararı verilmiş ve tutuklamaya alternatif başkaca bir önlemin uygulanmasının düşünülmemiş olması adil yargılanma hakkına açıkça aykırı olmasının yanı sıra kamu vicdanını da son derece rahatsız etmiştir.

Sayın Başbuğ’un şahsında yaşanan bu durum açıkça ve bir kez daha göstermiştir ki; kişi hak ve özgürlüklerinin korunması ve güvence altına alınması yönünden günümüzdeki en büyük engel özel yetkili ağır ceza mahkemelerinin varlığıdır. O nedenle asli görevi adalet dağıtmak olan yargılama faaliyetinin önündeki bu en büyük engelin, bu bağlamda olağan zamanların olağan mahkemesi niteliğinde olmayan bu mahkemelerin ivedilikle kaldırılması ve bu suretle yargılama faaliyetinin demokratikleşmesinin sağlanması gerekir.

Kamuoyunun bilgi ve takdirlerine saygı ile sunulur.


Av.V.Ahsen Coşar
Türkiye Barolar Birliği Başkanı