Basın Açıklaması

9466

BASIN AÇIKLAMASI


Temel bir insan hakkı olan savunma, evrensel, tarihsel ve hukuksal bir perspektif içinde değerlendirildiğinde her şeyden önce özgür olmalıdır. Buradaki özgürlük, ‘bir şeyden özgürlük’ olarak tanımlanan ve müdahaleden hoşlanmayan negatif özgürlüktür.

Avukatlık Yasası’nın 1.maddesi anlamında ‘yargının kurucu unsuru olan avukat, bağımsız savunmayı temsil eder’. Kanımca bu maddede vurgulanan ‘bağımsızlık’ kavramı, bağımsız veya özerklik olarak özgürlüğü içerir.

Negatif özgürlük, ancak değerli bir şeye katkı sağladığı sürece önemlidir ve bu değer de özerkliktir. Özerklik olarak özgürlük, bir kimseye açık olan seçeneklerin genişliğine ve çeşitli amaçların gerçekleştirilmesi için zorunlu olan koşullara işaret ettiği için, o, sınırlamanın yokluğu anlamındaki özgürlükten daha fazla bir şeydir. Özerklik olarak özgürlük, en aşırı pozitif özgürlük teorilerinde olduğu gibi, bireysel subjektif tercihin devlet tarafından yok edilmesini, yargıçlar tarafından kısıtlanmasını gerektirmez, aksine soyut tercihleri gerçek fırsatlara dönüştürecek geniş kolaylıklar sunan kurumları ve uygulamaları talep eder.

Anayasamızın 36. ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6.maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile ülkemiz için de geçerli olan, Avrupa Birliği Barolar Konseyi Meslek Kuralları, Avrupa Birliği Bakanlar Komitesinin Avukatların Özgürlüğü Metni, Sekizinci Birleşmiş Milletler Konferansı tarafından kabul edilen ve Havana Kuralları olarak bilinen Avukatların İşlevlerine İlişkin Temel İlkeler, 21.Yüzyılda Avukatlık Meslek Kurallarına Dair Turin İlkeleri çerçevesinde; hukuka saygı ilkesi üzerine kurulmuş bir toplumda önemli bir role sahip olan avukatın görevi, yasanın çizdiği sınırlar içinde sadece vekalet görevini özenle yerine getirmekle sınırlı olmayıp, hem adalete ve hem de hak ve özgürlüklerini savunmakla yükümlü olduğu yargılamaya tabi kişiler için vazgeçilmez değerdedir.

Sözü edilen ulusal ve uluslararası düzeydeki bu metinlere göre hükümetler ile yargı organları başta olmak üzere tüm resmi ve özel kurum ve kuruluşlar; üstlendikleri savunma görevini yapmalarında avukatlara yardımcı olmak, avukatlar üzerinde herhangi bir baskı, yaptırım uygulamamak, avukatları her türlü tehditten korumak, avukatlara ve savunma hakkının kullanılmasına yönelik herhangi bir müdahalede, kısıtlamada bulunmamak, mesleki dokunulmazlıklarına saygı göstermek zorundadırlar.

Hal böyle iken kamuoyunda Ergenekon olarak isimlendirilen davanın yargılama aşamasında savunma görevini yapan avukatlara güvenlik güçleri tarafından fiziki müdahalede bulunulması, mahkemenin buna engel olmaması, avukatların savunma yapma sürelerinin mahkemece önceden belirlenmesi, hem ulusal ve hem de uluslararası mevzuat hükümlerine açıkça aykırı ve savunma hakkının özüne yönelik bir saldırıdır.

Ortada savunma hakkının kötüye kullanılması gibi bir durum olmamasına rağmen hukuk tarihimizde bir ilk olan bu uygulama, CMK madde 289/1/h hükmüne de açıkça aykırıdır.

Türkiye Barolar Birliği olarak mahkemenin bu uygulamasını; yukarıda belirttiğimiz adil yargılanma hakkı ile uluslararası sözleşme hükümlerine, savunmanın özgürlüğüne, özerkliğine, dokunulmazlığına, saygınlığına aykırı bulduğumuzu kamuoyuna saygıyla duyururuz. 29.04.2013

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ YÖNETİM KURULU