Diyarbakır Barosu Staj Eğitim Programı

7655

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu, Diyarbakır Barosu’nun Düzenlediği Staj Eğitim Programına Katılarak İlk Dersi Baro Başkanı Av. Tahir Elçi İle Birlikte Verdi

“CEZA MUHAKEMESİNİN TEMEL İLKELERİNİN VE SAVUNMA HAKKININ İHLALİ ANLAMINDA KCK DAVASI MADALYONUN BİR YÜZÜYSE ERGENEKON VE BALYOZ MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜDÜR, BİRİNİ GÖRÜP DİĞERİNİ GÖRMEMEK İNANDIRICILIĞIMIZI ZEDELER”

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, Diyarbakır Barosu'nun düzenlediği staj eğitim programına katılarak, Baro Başkanı Tahir Elçi ile birlikte ilk dersi verdi. Diyarbakır Adliyesi'nde bulunan Baro Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen derse stajyer avukatların yanısıra çok sayıda avukat katıldı.


Feyzioğlu’na TBB Yönetim Kurulu Üyesi Av. Eyyüp Sabri Çepik ile TBB Başkan Başdanışmanı Av. Zafer Köken’in eşlik ettiği programa; Batman Baro Başkanı Av. Ahmet Sevim, Bitlis Baro Başkanı Av. Enis Gül, Muş Baro Başkanı Av. Mehmet Zahit Söylemez ve Şanlıurfa Baro Başkanı Av. Ali Fuat Bucak da katıldı.

Demokrasi, insan hakları, avukatlık mesleğinin ve stajyer avukatların sorunlarının konuşulduğu ilk derse yasama, yürütme, yargı erklerini anlatarak başlayan Feyzioğlu, yargı erkinin yürütme erki karşısında biat etmemesi, boyun eğmemesi gerektiğini söyledi. Feyzioğlu, “Demokrasiyi, hukuk devletini içselleştirmiş olan bir yürütme organı veya siyasi iktidar da, kendisine boyun eğmeyen yargıyı şekillendirmeye, boyun eğer hale getirmeye çalışmamalıdır. Hoşlanmayabilir, hazzetmeyebilir, ama yok etmeye çalışmak, biat ettirmeye uğraşmak demokraside olmaz. Bizim mesleğimiz eşit yurttaşlık için vazgeçilmezdir" diye konuştu.

Anayasa'nın değiştirilemez ilk 3 maddesine de değinen Feyzioğlu, "Anayasanın ilk üç maddesi, eşit yurttaşlığa da, demokrasiye de engel değil, bu maddeleri değiştirelim ısrarı fay hatlarını daha da gerecektir” dedi.


Daha sonra programa büyük ilgi gösteren gazetecilerin demokratikleşme paketi ile ilgili sorularını yanıtlayan Feyzioğlu, "Nasıl bir demokratikleşme paketi ki; hazırlanma yöntemi demokratik değil. Yöntem olarak son derece gizli kapaklı hazırlanan bu paket nasıl bir demokratikleşme sağlayacak?” sorusunu yöneltti.

Demokratikleşme paketi ile ilgili beklentilerini de açıklayan Feyzioğlu, "Bu paketten beklentilerim şunlardır; YÖK'ün kaldırılmasını bekliyorum. YÖK yerine üniversiteler arasında koordinasyonu sağlayacak bir yapı bekliyorum. Bu ülkenin bütün üniversitelerine idari, mali özerklik ve bilimsel, mutlak özgürlük bekliyorum. Seçim barajının derhal yüzde 3'e hadi bunu yapamadınız yüzde 5'e indirilmesini bekliyorum. Bu ülkenin insanları hakim, savcı olmak istediğinde veya herhangi bir memuriyete girmek istediğinde, hangi ilde doğduğuna bakılmasın istyorum. Hangi dilden konuştuğuna, hangi mezhepten geldiğine bakılmasın, kime oy verdiği araştırılmasın. Ben aslında demokrasi istiyorum. Demokratikleşme paketinden demokrasi istiyorum. Nerenin ibadethane olacağına birileri karar vermesin diyorum. Kime veya neye inandığına göre ahlaklı ya da ahlaksız sayılma dönemi bitsin istiyorum. Kadınlar cinsiyet ayrımcılığına tutulmasın istiyorum. Kafanın dışıyla, kılık kıyafetle değil, kafanın içiyle uğraşılsın diyorum. Artık birileri bunu siyaseten istismar etmekten vazgeçsin istiyorum" dedi.

KCK DAVASI MADALYONUN BİR YÜZÜYSE ERGENEKON VE BALYOZ MADALYONUN ÖBÜR YÜZÜDÜR

Türkiye’nin siyasi davalardan kurtulması gerektiğini vurgulayan Feyzioğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yargının ne tarafa mensup olacağına dair gazeteler üzerinden dehşetle izlediğimiz sohbetler bitsin. Yüzde yüz hakim bağımsızlığı ve yüzde yüz Savcı teminatı gelsin. Diyarbakır Adliyesi tarihi davalara evsahipliği yapıyor. Şu tarihi davalar bitsin. Her an olağanüstü halde yaşıyoruz. Bir toplum bu şekilde davalarla gerilmez. KCK davası hukuk tarihimize uygulamalarıyla bir utanç vesikası olarak geçmiştir. Ben usulünü konuşuyorum. İçeriğine ilişkin hiç bir davada bir cümlemi duyamazsınız. KCK davası başladığında, seçilmiş insanları ellerini naylon kelepçelerle bağlayıp, toplama kamplarına götürür gibi tek sıra dizdiler. Ben bunları her yerde konuşuyorum, yalnıza burada değil. Bu şehirde halkın çoğunluğunun konuştuğu bir dilde savunma yapılmak istendiğinde, yüzümüzü kızartacak bir cümle tutanağa geçti. ‘Bilinmeyen dilde konuşulmaya kalkıldı' denildi. Bunun açtığı yara, daha iyi anladığı ve konuştuğu dilde savunmaya izin verilmemesinden çok daha derindir. Yüreğimizi kanatan davaların sadece bundan ibaret olduğunu sanmayın. KCK davasındaki hukuksuzlukları dile getiriyorsam, hep birlikte Ergenekon ve Balyoz davasındaki hukuksuzlukları da yargılanan kişileri sevip sevmediğimizi, tanıyıp tanımadığımızı düşünmeksizin, dile getirmekle yükümlüyüz. Ergenekon veya Balyoz davası darbeyle mücadele davası olmaktan çıkmış, siyasi iktidara muhalif olanların susturulduğu, baskı altına alındığı bir hal almıştır. Bu anlamda, muhakeme hukukunun temel ilkelerinin ve savunma hakkının ihlali anlamında KCK davası madalyonun bir yüzüyse Ergenekon ve Balyoz madalyonun öbür yüzüdür. Birini görüp diğerini görmemek, inandırıcılığımızı zedeler."