ULUSLARARASI SAĞLIK HUKUKU SEMPOZYUMU TAMAMLANDI

6826

Türkiye Barolar Birliği ile Kıbrıs Türk Barolar Birliği tarafından organize edilen ve TBB tarafından yurt dışında gerçekleştirilen ilk uluslararası etkinlik olma özelliğini taşıyan Uluslararası Sağlık Hukuku Sempozyumu, 16-17 Ekim 2014 tarihlerinde Lefkoşa’da gerçekleştirildi.

Tıbbi malpraktis, hekimin hukuki sorumluluğu, sağlığa erişim hakkı, organ ve doku nakli, engelli hakları, hasta hakları, yapay döllenme, taşıyıcı annelik konularının ve hukuki sonuçlarının ele alındığı sempozyumda, İnsan Hücre, Doku ve Organ Nakliyle İlgili Kuralları Düzenleyen Yasa’nın süratle meclisten geçirilip yürürlüğe girmesi gerektiği konusunda görüş birliğine varıldı.

Açılış konuşmalarını Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Av. Güneş Gürseler, Kıbrıs Türk Barolar Birliği Başkanı Av. Ünver Bedevi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Sağlık Bakanı Dr. Ahmet Gülle’nin yaptığı sempozyumun kapanışında Yüksek Mahkeme Başkanı Şafak Öneri bir konuşma yaptı.

Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Av. Güneş Gürseler konuşmasında hekimler ve hukukçuların aktif işbirliğinde bulunmasının önemine vurgu yaptı.

Hekimin hukuki sorumluluğunun çok önemli geniş bir kavram olduğunu ifade eden Gürseler, “Hem hastaların, hem de hekimler başta olmak üzere sağlık çalışanlarının korunmasının sağlanması ve haklarının ihlal edilmesinin önlenmesi için sağlık hukukunun içeriğinin mümkün olduğunca berrak olmasını sağlamak gerekiyor. Ancak hem hukukumuzun sürekli çıkarılan kanunlarla değişiyor olması, hem tıp alanında sürekli devam eden ilerleme ve uygulanan teknikler ve tedavilerde yenilik ve değişiklikler nedeniyle, hem de bazı vaka ve durumların kendilerine has çok spesifik özellikler taşıyor olması nedeniyle bu hedefe ulaşmamız ne yazık ki mümkün görünmemektedir” diye konuştu.

Gürseler sözlerine şöyle devam etti:

“Sağlık hukuku; tıpla hukukun kesiştiği, çalışması hiç de kolay olmayan bir alandır, yapmamız gereken şey işbirliğimizi güçlendirmektir. Barolarımız ve tabip odalarımız arasındaki ilişkinin güçlenmesi, hukuk fakültelerimiz ve tıp fakültelerimiz arasındaki ilişkinin güçlenmesi gerekmektedir. Ne yazık ki ülkemizdeki siyasal iklim ne üniversitelere, ne barolara, ne de meslek odalarına kendi faaliyet alanında gerekli faaliyetleri sürdürmesi için olanak tanımamakta, sırf siyasi amaçlar uğruna eğitim ve mesleki faaliyetler kolaylıkla göz ardı edebilmektedir. Biz gene de toplumun menfaatlerini ön planda tutarak çalışmaya ve kurumlar arasında eşitlik temelinde ilişkileri yükseltmek için çaba göstermeye devam etmeye mecburuz. Hem hekimler, hem de avukatlar kadim bir geleneğin temsilcileri oldukları için yaptıkları işin yüzlerce yıl geriye giden temellerine sadık kalmaya mecburdurlar. Temsil ettiğimiz meslekler tarih boyunca siyasi iktidarların değil, siyasi sistemlerin ve hatta ülkelerin gelip geçtiğini görmüş mesleklerdir. Bu bilinç içerisinde çalışmaya devam etmek tarihin bizlere yüklediği bir ödevdir.”