Basın Açıklaması

11448

BASIN AÇIKLAMASI


Danıştay 8. Dairesi’nin 2012/5257 esasına kayıtlı dosya üzerinden verilen “yürütmenin durdurulması kararı” henüz Birliğimize tebliğ edilmemiştir. Danıştay internet sitesinden okuyarak bilgi sahibi olduğumuz karar ile ilgili olarak aşağıda sunulan hususları kamuoyu ile paylaşmak amacıyla bu açıklamayı yapmak zorunluluğu doğmuştur. Şöyle ki;

İstanbul Barosu’na kayıtlı bir meslektaşımız tarafından Birliğimiz aleyhine açılan dava, başörtülü fotoğrafı ile kendisine kimlik verilmesini talep eden meslektaşımızın, bu talebinin reddedilmesine yönelik işlemin ve bu işlemin dayanaklarından olan Avukatlık Meslek Kuralları’nın 20. maddesinin iptali ve yürütülmesinin durdurulmasına ilişkindir.

Anılan dava üzerine verilen yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararın gerekçesinde, her ne kadar avukatlık mesleğinin serbest meslek olduğu, davaya konu avukatlık meslek kuralının Avukatlık Kanunu’na aykırı bulunduğu ve yine anılan meslek kuralının din, vicdan, çalışma hak ve özgürlüğünü ihlal ettiği belirtilmekte ise de; avukatın yargısal faaliyetteki rolü ve önemi, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti ve görevi olduğu, Türkiye Barolar Birliği Genel Kurulu tarafından kabul edilen anılan meslek kuralının Avukatlık Kanunu hükümlerine aykırı olmadığı, aksine dayanağını Avukatlık Kanunu’ndan aldığı hususları dikkate alınmamıştır.

Diğer taraftan sözü edilen kararda ifade edilenin aksine, yargının kurucu üç unsurundan birisi olan avukatlık mesleği, serbest bir meslek olmaktan daha ziyade, yargının diğer iki kurucu unsurunu oluşturan iddia ve hüküm makamları gibi adaletin gerçekleşmesi için yargının hizmetinde olan bir kamu hizmetidir.

Nitekim bu husus Anayasa Mahkemesi kararlarında da;Kamu hizmeti ve serbest bir meslek olan avukatlık iki yönlüdür. Hem ‘kamu hizmeti’, hem de ‘serbest meslek’ nitelemesi, serbest meslek çalışmalarını yürütürken görev yapılan alanın kamusal ağırlığına dayanmaktadır. Adalet, yargı, hukuk işleri, kamu hizmetinin en yoğun olduğu ‘kamu’ kavramının anlam olarak en önde geldiği alandır. Tüm bu kurallar, yinelenmesinde yarar olmayan nice tanım, anlatım ve değerlendirmeler, avukatlığın kamusal yönü ağır basan bir meslek olduğu gerçeğini doğrulamaktadır. Bilgi ve deneyimlerini öncelikle adalet hizmetine vererek, adalete ve hakkaniyete uygun çözümler için hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasında yargı organlarıyla yetkili kurul ve kurumlara yardımı görev bilen avukatın, hukuk devletinin yargı düzeni içindeki yeri özellik taşımaktadır” denilmek suretiyle kabul edilmiştir.

Hiç kuşku yok ki kamusal hizmet sunanlarla, kamusal hizmet alanların hak ve sorumlulukları birbirinden farklıdır. Zira kamusal hizmet verenler, bulundukları konum ve kullandıkları yetki itibariyle kılık, kıyafet, davranış yönünden belirli kurallara bağlı olmak durumundadır. Bu çerçevede, hakim ve savcılar başta olmak üzere, diğer kamu hizmeti yapanlar gibi avukatlar da, kendi meslek kurallarına, yürüttükleri görevin yargısal özelliğine aykırı her türlü tutum ve davranıştan özellikle kaçınmak zorundadırlar.

Diğer taraftan yürütmenin durdurulmasına ilişkin bu karar; düşünce, vicdan ve din özgürlüğü” arasındaki dengenin kamu hizmetinden yana sağlanacağı, bağımsız olduğunu şekil olarak belirtmek zorunluluğu bulunan kamu hizmetini yerine getirenlerin de bu şekilde davranarak hem laiklik ilkesinin, hem de hukuk devleti ilkesinin gerçekleşmesine katkıda bulunacağına” ilişkin emsal nitelikteki Danıştay ve AİHM kararlarına da açıkça aykırıdır.

Söz konusu kararla ilgili hukuki süreç Birliğimiz tarafından yakından takip edilmekte olup, yapacağımız itiraz üzerine pozitif hukuk kurallarına aykırı olduğuna inandığımız bu kararın, yargılamanın ilerleyen aşamalarında kaldırılacağına yönelik inancımız tamdır.


TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANLIĞI