23.01.2022
2021/1091
2022/80
* Şikâyete konu dilekçenin içeriğinin incelenmesinde; kullanılan ifadelerin eleştiri mahiyetinde olduğu, şikâyetçinin şahsına yönelik ibareler içermediği görülmüştür. Kamu görevi görenlerin, diğer kişilere göre eleştirileri daha fazla doğal karşılamaları ve eleştirilere katlanmaları gerekmektedir.
(Av. Yas. m. 134, TBB Mes. Kur. m. 5, 27/1)
İtirazın süresinde olduğu anlaşılmakla dava dosyası incelendi.
Şikâyetli avukat hakkında, “… Belediye Başkanlığı’na sunmuş olduğu ‘Kendisi de avukat olan … Belediye Başkanı’na’ ifadesini kullandığı 09.09.2019 tarihli ‘dağıtımlıdır’ ibareli dilekçesinde; ‘yerel yönetimler ve yöneticiler yerele hizmet etmek için vardır, yerele düşmanca tavır takınmak, kişisel hırslarını yansıtmak için değil’ şeklinde beyanlarda bulunduğu” iddiası üzerine başlatılan disiplin davasında, ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Şikâyetli yazılı savunmasında özetle; belediye başkanlığı ve avukatlığın birleşmeyen işlerden olduğunu, kaldı ki şikâyetçinin belediye başkanlığı görevi yaptığından avukatlık yapamayacağı ve avukatlık unvanını kullanamayacağının açık olduğunu dilekçenin her satırının arkasında olduğunu, meslek etiğine aykırı bir durumun olmadığını, hitabette bir sıkıntı olmadığını ifade etmiştir.
Şikâyetli vekili; müvekkilinin Baro Disiplin Servisi tarafından arandığını ve dosyanın karara çıkacağını, duruşma talebinden vazgeçilmesi halinde kararın verilebileceğinin belirtildiğini, savunma alınmadan lehe bile olsa karar verilmesinin hukuksuz olduğunu beyan etmiştir.
Şikâyetli sözlü savunmasında; “… Barosu mensubu olarak şikâyetli sıfatla kendi adıma değil …. Barosu adına utanıyorum. Suçlandığım şey Avukat olan Belediye başkanına ‘Avukat’ demişim. Mahkeme kararma uymayan Belediye başkanına yerel yönetimler ve yöneticiler yerele hizmet etmek için vardır, yerele düşmanca tavır takınmak, kişisel hırslarını yansıtmak için değil’ dedim bu dediklerimin inkâr etmiyorum bunların hiçbiri meslek kuralarını ihlale girmez. Ayrıca sevk maddem meslektaşını küçük düşürmek olarak girilmiş ben belediye başkanına belediye başkanı sıfatı ile yapması gerekenleri hatırlattım. Çünkü ... Belediyesi ve başkanı mahkeme kararını yerine getirmiyordu bir hukukçunun mahkeme kararını yerine getirmemesini düşünemedim bu olaydan hemen sonra ... belediye başkanı ücretsiz hukuki hizmet verdiğini afişlerle ve unvanı ile ... ilçesinde billboardlara ve direklere astı. Bunu da ben şikâyet konusu yaptım. ... belediye başkanın benim hakkımdaki şikâyeti 3 ay sonra disiplin soruşturmasından kovuşturmaya dönerken benim yaptığım şikâyet hakkında menfi ya da müspet bir karar verilmemiştir muhtemeldir ki bir zaman aşımına uğratılmak istenmektedir. Yetmezmiş gibi bu 2 şikâyetten hemen sonra sevgili … Barosu Başkanı Avukat ..., Belediye Başkanı … ile basına birbirlerine destek fotoğrafı paylaşmıştır. Ben hiçbir şekilde suçu işlemedim bu nedenle hakkımda disiplin cezası verilmemesini talep ediyorum ayrıca Anayasa Mahkemesi kararını sunuyorum. Avukat … ile ilgili yaşanan süreci yazılı olarak bildirdim bu olay Disiplin Kurulunun iradesine ipotek koymadır. Bir karar verilmişse bile hukukçu olarak verilmediğine inanmak istiyorum bugün çıkacak her türlü kararı gölgede bırakmış oldu bu beyan.” demiştir.
İncelenen dosya kapsamından, Baro Yönetim Kurulu’nun 05.03.2020 günlü toplantısında Avukatlık Kanunu’nun 134, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 5 ve 27/1.maddeleri uyarınca Şikâyetli Avukat hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar verildiği,
Baro Disiplin Kurulu’nca talep gibi incelemenin duruşmalı yapıldığı, “Dosya incelendiğinde, şikâyetli hakkında ... Belediye Başkanlığına hitaben yazdığı dilekçesinde kullandığı ifadeler nedeni ile hakkında disiplin kovuşturması açılmasına karar verilmiş olsa da şikâyetli avukatın belediyeye hitaben yazdığı dilekçesinde Yerel yönetimlere dair eleştirilerde bulunduğu şikâyetçi avukatın şahsına yönelik herhangi bir ifadesinin olmadığı ... Belediyesi ile müvekkili arasında birtakım davaların olduğu bu sebeple de ihtilaflı oldukları hususları nazara alındığında ve dosyaya sunulan Anayasa Mahkemesi Ufuk Çorbacı başvurusunda vurgu yapılan ifade ve savunma özgürlüğü nazara alındığında Şikâyetli avukatın eyleminde her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı bir husus tespit edilemediğinden eylem ve işlemlerinde 1136 sayılı Avukatlık Kanunu ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’na aykırı bir durum saptanmadığından” gerekçesiyle karar verildiği,
Şikâyetli Avukatın disiplin sicil özetinde ceza olmadığı,
Şikâyetçi avukatın 12.11.2021 kayıt tarihli itiraz dilekçesinde özetle, Baro Disiplin Kurulu kararının Avukatlık Kanunu’na ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Etik Kurallarına aykırı olduğunu, şikâyet edilen hususun yanlış değerlendirildiğini, sanki Kamu Kurumu eleştirisi yapılmış gibi değerlendirme yapılarak karar verildiğini, Avukatlık unvanını hedef alan, küçük düşürücü beyanlar nedeniyle şikâyetlinin cezalandırılması gerektiğini belirterek, mezkûr kararın kaldırılarak Avukatın eylemleri nedeniyle cezalandırılmasını talep ettiği,
Şikâyetli avukatın 09.12.2021 kayıt tarihli itiraza cevabında özetle, savunmalarını tekrarla, dilekçedeki beyanlarının tamamının düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olduğunu, şikâyetçinin itiraz dilekçesinde de “... Belediye Başkanı” ibaresini kullanmaya devam ettiğini belirterek itirazın reddine kadar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Şikâyetçinin itirazı ile tüm dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesinde;
Baro Disiplin Kurulu’nca şikâyetli avukat hakkında, yazmış olduğu dilekçesindeki Yerel Yönetimlere dair eleştirilerde bulunduğu, şikayetçinin şahsına yönelik herhangi bir ifadesinin olmadığı vb. sebeplerle ceza verilmesine yer olmadığı kararı verildiği anlaşılmaktadır.
“İfade ve Düşünce Özgürlüğü” Anayasamızla ve Uluslararası Sözleşmelerle güvence altına alınmış en temel insan haklarından biridir. Kökleşmiş yargı kararlarında da “İfade ve Düşünce Özgürlüğünün” kullanılması konusundaki ölçüler, hak sahibinin lehine en geniş şekilde değerlendirilmiştir. Hayatın olağan akışı içerisinde, hakaret, sayılabilecek birçok ifade, “İfade ve Düşünce Özgürlüğü” kullanılırken sarf edilmişse ne kadar rahatsız edici ne kadar incitici ve ağır olursa olsun, bir hakkın kullanılması kapsamında değerlendirilmiştir. Bu konuda, AİHM ve Anayasa Mahkemesinin onlarca kararı bulunmaktadır. Düşüncelerin serbestçe açıklanabilmesi demokrasinin temelidir. Seçilenlerin yanında seçmenlerin de düşüncelerini açıklaması gerekir. (Şeref Ünal, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi: Avrupa İnsan Haklarının Uluslararası İlkeleri, TBMM Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Yay. No:89 Ankara, 2001, s.242)
Şikâyete konu dilekçenin içeriğinin incelenmesinde; kullanılan ifadelerin eleştiri mahiyetinde olduğu, şikâyetçinin şahsına yönelik ibareler içermediği görülmüştür. Kamu görevi görenlerin, diğer kişilere göre daha fazla eleştirileri doğal karşılanmalı ve eleştirilere katlanmaları gerekmektedir.
Ayrıca da Yüksek Mahkeme kararlarında eleştiri; Herhangi bir kimseyi, eseri, olayı veya konuya enine, boyuna, derinlemesine her yönüyle incelemek, belli ölçütlere göre ölçmek, değerlendirmek, doğru ve hatalı taraflarını göstermek için ileri sürülen görüş ve düşünceler olarak tanımlanmakta; eleştiri hakkı, düşünce ve görüş açıklama ve yayma özgürlüğü kapsamında değerlendirilmekte; demokratik bir hukuk devletinde, kamu görevini üstlenenleri denetlemek, faaliyetlerini değerlendirmek ve eleştirmek de kaynağını Anayasadan alan düşünceyi açıklama özgürlüğünün bir sonucu olarak görülmektedir.
Yöneticilere (seçilenlere) yapılan eleştirilerin izin verilen sınırlarının, özel kişilere nazaran daha geniş olduğunun gerek iç hukukumuzda gerekse uluslararası mahkeme kararlarında yerleşmiş bir ilke olduğu da unutulmamalıdır.
Bu sebeplerle Baro Disiplin Kurulunca yapılan değerlendirmede hukuksal isabetsizlik görülmemiş itirazın reddi ile usul ve yasaya uygun kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Gereği düşünüldü:
1-Şikâyetçi Avukatın itirazının reddine, …. Barosu Disiplin Kurulu’nun “Disiplin Cezası Verilmesine Yer Olmadığına” ilişkin kararının ONANMASINA,
2-Kararın onay için, Avukatlık Kanunu’nun 157/7.maddesi gereğince Adalet Bakanlığı’na gönderilmesine,
3-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içerisinde Ankara İdare Mahkemesinde dava yolu açık olmak üzere,
Katılanların oybirliği ile karar verildi.