UNDP

6655

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI’NIN, ADALET BAKANLI’ĞI İLE UNDP (BİRLEŞMİŞ MİLLETLET KALKINMA PROGRAMI) TARAFINDAN 12 MART 2012 TARİHİNDE İSTANBUL’DA DÜZENLENEN “CEZA ADALET SİSTEMİNDE MAĞDUR-FAİL UZLAŞTIRMA UYGULAMALARI  ULUSLARARASI ÇALIŞTAYI”NDA YAPTIĞI AÇILIŞ KONUŞMASI

Adalet Bakanı Sayın Yardımcısı,
Sayın Müsteşarım,
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Sayın Genel Müdürü,
Değerli Baro Başkanları,
Değerli Avukat, Hakim, Savcı ve Akademisyen Meslektaşlarım,
Değerli Konuşmacılar,
Sayın Konuklar,

Sizleri Türkiye Barolar Birliği adına, kendi adıma sevgi ve saygı ile selamlıyor, hepinize hoş geldiniz diyorum.

Her ne kadar uygulamada çok yaygın bir kullanımı olmasa da, “kovuşturulması şikayete bağlı olan suçlar başta olmak üzere yasada yazılı olan diğer bir kısım suçlarda tarafların üzerinde anlaştıkları bir uzlaştırıcının tarafların arasındaki uyuşmazlığı mahkeme dışında çözümlemesi” olarak tanımlayabileceğimiz “uzlaştırma kurumu”, yeni ceza adalet sistemimizin getirdiği önemli kurumlardan birisidir.

Anglo-Amerikan hukuk sisteminin bir ürünü olan ve Avrupa Konseyi’nin kararı ile Avrupa Konseyi’ne üye devletlere tavsiye edilen bu kurum, ülkemizde işlenen suçların önemli bir kısmının  uzlaşma kapsamına giren suçlar olduğu dikkate alındığında, kimi diğer suçları da dahil etmek suretiyle alanı daha da genişletildiğinde ve iyi işletildiği takdirde mahkemelerin iş yükünü önemli ölçüde azaltacak yeni bir sistemdir.  

Gerçekte “onarıcı adalet” anlayışının ortaya çıkardığı bir kurum olan uzlaşma kurumu, “biktimoloji” olarak bilinen “mağdurların haklarının ceza muhakemesi sürecinde korunmasını, faille mağdur arasındaki uyuşmazlığın uzlaşma yoluyla giderilmesini, failin sorumluluğunu kabullenmesini, suçunun bilincine varmasını, pişmanlık duymasını” öngörür.

Suç işlemiş kişinin yeniden topluma kazandırılmasına yardımcı olunmasını amaçlayan onarıcı adalet anlayışının yansımalarından birisi olan uzlaştırma kurumu sayesinde mağdurla fail arasındaki anlaşmazlık karşılıklı rıza ile sona erdirilmek suretiyle toplumda bozulmuş hukuk kurallarının yeniden kurulması sağlanabilecek, bu suretle toplumsal barışa bir anlamda hizmet edilecektir. Zira uzlaştırma kurumunun temel amacı “barışmak”, uzlaştırıcının görevi ise “fail ile mağduru barıştırmaktır.”
 
Uzlaştırma sürecinin başlangıç aşaması savcının önerisiyle olmakla uzlaştırma konusunda ilk ve en önemli görev savcılık kurumuna düşmektedir. O nedenle uzlaşma kurumunun işletilmesi, giderek yaygınlaşması ve Türkiye’nin ceza hukuku bağlamında kendi uzlaşma hukukunu yaratabilmesi konusunda en önemli görev savcılarımıza düşmektedir. Onun için savcılarımızın bu kuruma sahip çıkmaları, uzlaşma sürecini kolluk güçlerine bırakmadan bizzat kendilerinin yönetmeleri gerekir.

Uzlaştırma kurumunun işletilmesinde motor rolü oynayacak bir diğer kurum barolar, meslek ise avukatlıktır. O nedenle savcıların barolarla işbirliği yapmaları, baroları ve avukatları uzlaştırma sürecine dahil etmeleri gerekir. Aksi takdirde uzlaştırma kurumunun sağlıklı biçimde çalıştırılması, bu kurumdan beklenen marjinal yararın sağlanması mümkün değildir.

Bu sistem, kendilerini iyi yetiştirmeleri koşuluyla avukatlara da oldukça önemli bir rol vermektedir. Bu rol, avukatların adeta bir hakim gibi tarafsız ve objektif bir şekilde uzlaştırma kapsamındaki suçları çözme rolüdür. Avukatların bu rolün hakkını verebilmeleri için özel bir eğitimden geçmeleri ise hem mutlak bir gereksinme, hem de yasal bir zorunluluktur.

26.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 30.maddesinin 4.fıkrası hükmüne göre bu uzlaştırıcı eğitiminin “Türkiye Adalet Akademisi, Adalet Bakanlığı Eğitim Dairesi Başkanlığı, Türkiye Barolar Birliği, ilgili barolar ve bu konuda eğitim veren üniversiteler ile işbirliği içerisinde verilmesi” gerekir.

Bu konuda kendi kurumumu, yani Türkiye Barolar Birliği’ni de dahil ederek bir eleştiri yapmak gerekir ise, bu işbirliği bugüne kadar gerçekleşmiş değildir. O nedenle yönetmelikte görev verilen kurumlar olarak çok ivedi biçimde harekete geçmek ve eğitim konusunda işbirliği yapmak zorundayız.  

Yine az yukarıda sözünü ettiğim yönetmeliğin “Uzlaştırmacı olarak görevlendirilecek avukatların seçimi, eğitimi, uymakla yükümlü oldukları etik kuralları ve standartları gösteren ilke ve esaslar, Türkiye Barolar Birliği tarafından değerlendirilir” şeklindeki 31.maddesinin 5.fıkrası hükmü yeterince anlaşılabilir bir içerikte değildir. Bu bağlamda fıkrada belirtilen hususlarda düzenleme yapacak olan Türkiye Barolar Birliği midir, yoksa Adalet Bakanlığı tarafından fıkrada belirtilen hususlarda yapılacak düzenlemeyi Türkiye Barolar Birliği mi değerlendirecektir, bu husus fıkradaki düzenlemeden tam olarak anlaşılamamaktadır. O nedenle bu konuya açıklık getirilmesi ve hatta anılan fıkranın yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.

Yine yönetmelikte “Uzlaştırmanın Yapılacağı Yer” başlığı altında adliye binalarında uzlaştırma müzakerelerinin yapılabilmesi amacıyla toplantı odaları tahsis edileceği yazılı olmakla, Cumhuriyet Başsavcılıklarının yönetmeliğin bu hükmünü yerine getirmeleri gerekir.

Son bir husus olarak, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 147/c maddesine uzlaştırma kapsamına giren suçlarda şüpheli veya sanığa “uzlaşma talep etme hakkı bulunduğu” hususunun bildirilmesinin eklenmesinin de uygun olacağı kanısındayım.            

Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür eder, çalıştayın başarılı geçmesini dilerim.

Av.V.Ahsen Coşar
Türkiye Barolar Birliği Başkanı
 
 
Fotoğraflar