25.01.2019
2018/1020
2019/38
* Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren işlemlerde vekil edenin yazılı talimatının alınması zorunlu olup, avukat kararın temyizinde hukuksal yarar görmediği kanısında ise, görüşünü iş sahibine yazılı olarak bildirmek ve nedenlerini açıklamakla yükümlüdür.
(Av. Yas. m. 34, 134, 171 TBB Mes. Kur. m. 3,4 )
Baro Disiplin Kurulu kararının şikâyetli avukata 04.07.2018 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edildiği PTT tebliğ mazbatasından anlaşılmıştır.
Yasal 30 günlük itiraz süresinin 03.08.2018 Cuma günü sona erdiği, süreyi uzatacak başkaca bir neden olmadığı, itiraz dilekçesinin 15.08.2018 günü yasal sürenin geçmesinden sonra 1336 evrak kayıt numarası ile Baro Başkanlığı’na verildiği, bu sebeple itirazın süresinde olmadığı anlaşılmıştır.
Bu nedenle şikâyetli avukatın itirazının, süreden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Şikâyetçinin itirazının ise süresinde olduğu anlaşılmakla dava dosyası incelendi:
Şikâyetli avukat hakkında; Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 15.06.2016 günlü “Olur”u ile; “Suça sürüklenen çocuk müdafii sıfatıyla takip ettiği ... Asliye Ceza Mahkemesinin (Çocuk Mahkemesi sıfatıyla) 2012/115 esasına kayden görülen kamu davasında ‘Nitelikli Hırsızlık’ suçundan yargılanan şikâyetçi M.O. hakkında yapılan yargılama sonunda mahkemece 07.02.2013 tarih ve 2013/40 sayı ile sanığın toplam 1 yıl 3 ay 16 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair yüzüne karşı verilen aleyhe kararı temyiz etmeyerek 21.03.2013 tarihi itibariyle kararın kesinleşmesine sebebiyet verdiği” iddiası ile kovuşturma izni verilmesi üzerine başlatılan disiplin davasında, eylem sabit görülerek disiplin cezası tayin edilmiştir.
Şikâyetli avukat savunmalarında özetle; Şikâyet üzerine hakkında soruşturma ve kovuşturma yapıldığını, ... Ağır Ceza Mahkemesince olayla ilgili olarak hakkında suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesi ile beraat kararı verildiğini, şikâyetçinin ... Asliye Ceza Mahkemesinde suçunu itiraf ettiğini, zararı giderme gibi bir talebinin olmadığını, bu dosyada şikâyetçi ile birlikte yargılanan H.A. hırsızlık suçunu iştirak halinde işlemekten ceza aldığını, kararın H.A. müdafiinin temyizi üzerine Yargıtay’a gittiğini, Yargıtay’ca H.A.’ya zararı gidermesi için süre verilmediği gerekçesi ile bozulduğunu, suçun işlenmesi konusunda bozma olmadığını, bu süre zarfında şikâyetçinin başka suçlardan dolayı cezaevinde olduğunu, bu dosya ile cezaevinde kalmadığını bu sebeple herhangi bir zararının oluşmadığını, şikâyetçinin niyetinin kendisinden para koparmak olduğunu, süresinde UYAP üzerinden temyiz dilekçesi göndermiş olmasına rağmen kâtip ekranına dilekçenin düşmediğini, kararı temyiz etmiş olsa bile kararın onanacağını beyan etmiştir.
İncelenen dosya kapsamında; Baro Yönetim Kurulu’nun 20.04.2017 günlü toplantısında şikâyetli hakkında disiplin kovuşturması açılmasına yer olmadığına karar verildiği, vaki itirazın Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nun 16.02.2018 günlü kararı ile kabul edilmesi üzerine; Baro Yönetim Kurulu’nun 02.03.2018 günlü toplantısında Avukatlık Kanunu’nun 34, 134 ve Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3 ve 4. maddeleri uyarınca değerlendirme yapılmak üzere disiplin kovuşturması açılmasına karar verildiği,
Şikâyetli avukatın disiplin kovuşturmasına konu eylemi nedeniyle, “Görevi Kötüye Kullanma” suçundan cezalandırılması istemiyle ... Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/133 esasına kayden açılan kamu davasında, Mahkemenin 15.11.2016 gün ve 2016/156 karar sayılı ilamı ile; sanık şikâyetli avukatın TCK’nın 223/2-a maddesi gereğince beraatine karar verildiği, kararın temyiz edilmeden 23.11.2016 günü kesinleştiği,
Mahkemenin; “... Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/115 esas, 2013/40 karar sayılı sayılı dava dosyasında, SSÇ’nin dosya kapsamında talimat yoluyla alınan savunmalarında üzerine atılı suçu SSÇ H.A. ile birlikte işlediklerini ikrar ettiği, SSÇ’ler hakkında ‘Kilitlenmek suretiyle muhafaza altına alınmış eşya hakkında hırsızlık’ suçundan 1 yıl 3 ay 16 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına karar verildiği, SSÇ M.O. hakkında verilen kararın temyiz edilmeyerek 21.03.2013 tarihinde kesinleştiği, SSÇ H.A. müdafii tarafından yapılan temyiz başvurusu üzerine dava dosyasının Yargıtay 2. Ceza Dairesine gönderildiği ve Yargıtay 2. Ceza Dairesi’nin 30.11.2015 tarih ve 2014/175170 esas, 2015/21916 karar sayılı ilamı ile, ‘SSÇ’nin talimatla alınan 30.05.2012 tarihli savunmasında katılanın zararını karşılayabileceğini, zarar miktarının kendisine bildirilmesini istediğini belirttiği halde; SSÇ’ye makul bir süre tanınıp 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma olanağı tanınmadan yazılı şekilde karar verilmesi’ nedeniyle ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/115 esas 2013/40 karar sayılı kararının bozulmasına karar verildiği, bozma ilamı sonrasında dava dosyasının 2016/40 esas sayısına kaydının yapılarak 11.11.2016 tarihinde SSÇ’nin alınan savunmasında; Bozma ilamına bir diyeceği olmadığını zararı karşılamak istediğini, ancak 10 yıl mahkumiyetinin bulunması nedeniyle cezaevinde bulunduğunu, bu nedenle zararı karşılamasının mümkün olmadığını, ayrıca karşılamasını isteyebileceği bir yakının da bulunmadığını beyan etmesi karşısında SSÇ hakkında TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma olanağının da bulunmadığı, sanığın mağdur hakkında verilen kararı temyiz etmemesinin mağdur yönünden herhangi bir mağduriyetine neden olmadığı…” gerekçesiyle karar verdiği,
Baro Disiplin Kurulu’nca “…Şikâyetli avukatın müdafii bulunduğu şikâyetçiden herhangi bir yazılı olur almadan kararı temyiz etmediği dosya kapsamı ile tartışmasızdır. Avukat yazılı olur almadığı herhalde kararı temyiz etmek zorundadır. Avukatlar özen ve doğruluk kurallarına göre hareket etmek, kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde sadakatle davranmak mesleğin itibarını sarsacak her türlü davranıştan kaçınmak zorundadır…” gerekçesiyle şikâyetli hakkında ceza tayin edildiği,
Şikâyetlinin disiplin sicil özetinde ceza olmadığı,
Şikâyetçinin 19.07.2018 tarihli itiraz dilekçesinde özetle; önceki iddialarını tekrarla, görevi kötüye kullanan şikâyetli avukat hakkında kınama cezasının yetersiz kaldığını belirterek Baro Disiplin Kurulu kararına itiraz ettiği,
Usulüne uygun tebligata rağmen itiraza cevap verilmediği görülmektedir.
Avukatlık Kanunu’nun 34. maddesi, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler”,
Avukatlık Kanunu’nun 134. maddesi, “Avukatlık onuruna, düzen ve gelenekleri ile meslek kurallarına uymayan eylem ve davranışlarda bulunanlarla, mesleki çalışmada görevlerini yapmayan veya görevinin gerektirdiği dürüstlüğe uygun şekilde davranmayanlar hakkında bu kanunda yazılı disiplin cezaları uygulanır.”,
Avukatlık Kanunu’nun 171. maddesi, “Avukat, üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.”,
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 3. maddesi, “Avukat mesleki çalışmasını ve kamunun inancını ve mesleğe güvenini sağlayacak biçimde ve işine tam bir sadakatle yürütür.”,
Türkiye Barolar Birliği Meslek Kuralları’nın 4. maddesi, “Avukat, mesleğin itibarını zedeleyecek her türlü tutum ve davranıştan kaçınmak zorundadır.” hükümlerini amirdir.
Şikâyetli avukat, müvekkili M.O.’nun yargılandığı ... Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/115 esas sayılı dosyasında verilen 1 Yıl 3 Ay 16 Gün Hapis Cezasını temyiz etmemiştir.
Şikâyetçi bu yargılama sürecinde yaşı küçük olup, Barosu’nca müdafii tayin edilen SSÇ durumundadır.
Avukatlar, Avukatlık Kanunu’nun 34. Maddesinde belirtildiği üzere, avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun davranmalıdırlar. Şikâyetli avukat üstlendiği savunma görevinin niteliği ve yargılama sürecinin geldiği aşamada mahkeme kararını temyiz etmemiştir.
Avukatın bağımsızlığı, hiçbir etki ve baskı altında kalmadan hukuka uygun bir şekilde müvekkilinin haklarını savunmayı ve üzerine aldığı işi Avukatlık Kanunu’nun 171 maddesine göre sonuna kadar takip etmeyi gerektirmektedir. Temyiz aşaması da “Davanın sonuna kadar takibini” içermektedir.
Şikâyetli avukatın; müvekkilinin küçük ve SSÇ durumunda olması ve bu durumdaki kişi için müdafilik görevini üstlenmesi nedeniyle, özen yükümlülüğünü daha dikkatli kullanması gerekmektedir.
Bir haktan vazgeçmeyi gerektiren işlemlerde vekil edenin yazılı talimatının alınması zorunlu olup, avukat kararın temyizinde hukuksal yarar görmediği kanısında ise, görüşünü iş sahibine yazılı olarak bildirmek ve nedenlerini açıklamakla yükümlüdür. Dosya içerisindeki belgelerden böyle bir yazılı talimatın ve bildirimin olmadığı anlaşılmaktadır.
Bu nedenlerle, Şikâyetli avukatın itirazı süresi geçtikten sonra yapılmış olduğundan, süreden reddine, şikâyetçinin itirazının ise; Baro Disiplin Kurulu kararında, dosya içindeki belge ve bilgiler gereğince, eylem ile ceza arasındaki dengenin kurulmuş olması nedeniyle, reddine karar vermek gerekmiştir.
Gereği düşünüldü:
1-Şikâyetli avukatın itirazının SÜREDEN REDDİNE,
2-Şikâyetçinin itirazının reddi ile; ... Barosu Disiplin Kurulu’nun Şikâyetlinin “Kınama Cezası ile Cezalandırılmasına” ilişkin 21.06.2018 gün ve 2018/3 Esas, 2018/4-2 Karar sayılı kararının ONANMASINA,
2-Kurulumuz kararının tebliğini izleyen günden itibaren 60 gün içinde Ankara İdare Mahkemesinde dava yolu açık olmak üzere,
Oybirliği ile karar verildi.