SAVUNMAYA POLİS ABLUKASI
SAĞKAN: SESİMİZ KESİLMEK İSTENİYORSA, DAHA YÜKSEK SESLE KONUŞURUZ!
Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) yargının kurucu unsuru savunmanın işlevsiz hale getirilme girişimine karşı yaptığı çağrı üzerine TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan, Yönetim Kurulu üyeleri, İstanbul Barosu Başkanı Av. İbrahim Özden Kaboğlu, çeşitli illerden gelen baro başkan ve temsilcileriyle çok sayıda meslektaşımız İstanbul Çağlayan Adliyesi'nde bir araya geldi. "Savunmayı Savunuyoruz" sloganı altında düzenlenen etkinliğin her noktasında polis ablukası ve engeli yaşandı.
Türkiye Barolar Birliği Genel Sekreteri Av. Ahmet Erdem Ekmekçi ve Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ali Bayram tarafından; Av. Mehmet Pehlivan'ın avukatlık faaliyetleri nedeniyle tutuklanması kararına karşı 9. Sulh Ceza Hakimliği'ne yaptığı itirazın ardından Çağlayan Adliyesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirildi.
TBB Başkanı Av. R. Erinç Sağkan açıklamasının sonunda, Çağlayan Adliyesi'nden İstanbul Barosu hizmet binasına yapılacak yürüyüşe müsaade edilmeyeceğine dair bilgiler edindiklerini söyleyerek, "Biz, kimseden izin istemiyoruz. Anayasal haklarımızı gayet iyi biliriz. Valiliğe yaptığımız bildirim, 2911 sayılı Kanun gereği yapılan bir bildirimdir. Bir izin talebi değildir. Meslek örgütümüz olan Baroya gitmemiz tabii ki engellenemez" dedi.
TBB öncülüğündeki avukatları bariyerlerle ablukaya alan polis, yürüyüşü engelledi. Yapılan tüm görüşmelere rağmen abluka saatlerce devam etti ve savunmanın önüne polis kalkanlarıyla adeta duvar örüldü.
Yürüyüşün engellenmesinin Anayasa'ya, 2911 sayılı Kanuna ve diğer mevzuatlara aykırı olduğunu söyleyen Sağkan, "Burada avukatlara en temel haklarını hayata geçirmeleri noktasında bile bu müdahale yapılıyorsa, yurttaşlarımızın hiçbirinin hukuki bir güvenlik içerisinde olduğundan bahsedemeyiz" ifadelerini kullandı.
Uzun süren görüşmelerin ardından bütün engellemelere rağmen Birlik Başkanı Sağkan, Yönetim Kurulu üyeleri ve Baro Başkanlarının da bulunduğu grubun İstanbul Barosu'na doğru başlayan yürüyüşünü İstanbul Barosu önünde de polis ablukası karşıladı.
POLİS DEVLETİ PROVASI
Sağkan İstanbul Barosu önünde, polis ablukası altında yaptığı basın açıklamasında şunları söyledi:
"Bugün Türkiye'nin dört bir yanından değerli baro başkanlarımız ve temsilcileri savunmayı savunmak için buraya geldiler. Hem Çağlayan Adliyesi'nin önünde bir açıklama yaparak sürece dair görüşlerinizi paylaşmak istedik hem de Çağlayan'dan çıktıktan sonra meslek örgütümüz olan İstanbul Barosu'nun arkamızda gördüğünüz hizmet binasının önünde bir basın açıklaması planladık. Sizlerden İstiklal Caddesi'nde yaşanan şu tabloyu lütfen tüm Türkiye'ye bir göstermenizi istiyorum. Bakın 2025 yılında görüntü bu.
Biz birkaç senedir Türkiye'nin demokratik bir toplum düzeninden hızla uzaklaştığının altını çiziyorduk. Başta ifade hürriyeti olmak üzere, adil yargılanma hakkı olmak üzere en temel hak ve özgürlüklerimizin tehdit altında olduğunu ifade ediyorduk. Ancak önemle ifade etmek gerekir ki bugün Türkiye Barolar Birliği ve barolarımızın yaptığı 'Savunmayı Savunmak' başlıklı etkinlikte polis devletinin provası yapılmıştır. Anayasa'dan kaynaklanan haklarımızı son derece iyi biliyoruz 2911 sayılı Kanun kapsamında toplantı ve gösteri yürüyüşü nasıl yapılır, haklarımızı çok iyi biliyoruz. Kimseden izin alma zorunluluğumuz yok, almadık da. Çünkü yaptığımız barışçıl bir gösteriydi. En ufak bir şiddet içermediği gibi şiddet çağrısı da yoktu.
Biz bugün İstanbul'a Çağlayan Adliyesi'nin önünde, savunmaya dönük saldırıların bu ülkenin 85 milyon yurttaşının tüm hak ve özgürlüklerine dönük olduğunu söylemeye gelmiştik ve hala aynı noktadayız. Ancak gördüğümüz muamele şuydu: Biz istersek buradan adım atabilirsiniz, biz istemezsek buradan hiçbir yere gidemezsiniz. Bize bugün bu dayatılmaya çalışıldı. Tabii ki kabul etmedik. Baro başkanlarımızla, meslektaşlarımızla birlikte buna adliyenin önünde karşı çıktık. Daha sonra az önce gördüğünüz manzaranın bir benzerini Çağlayan Adliyesi'nin önünde yaşadık. Bireysel olarak yürümemize dahi müdahale edilmeye çalışıldı. Özetle, bu ülkedeki herhangi bir yurttaşın bir yerden bir başka yere gitmesine polis karar verecek dendi. Hiçbir gerekçe sunulamadan, hiçbir yasal mevzuattan bahsedilemeden...
Bugün geldiğimiz nokta; sokakta yürümenize bile polisin müsaade edip etmeyeceği noktasıdır. İşte polis devleti tam da budur. Bunu kabul etmeyiz, edemeyiz. Burada hukuk devletinden bahsedilebilir mi? Burada hukukun üstünlüğünden bahsedilebilir mi? Burada hak ve özgürlükleriniz ihlal edildiğinde sırtınızı dayayacağınız bir yargı sisteminden bahsedilebilir mi? Türkiye çok büyük bir tehdit altındadır. Buradan Türkiye'de demokrasiye inanan, Anayasal demokrasi ve Anayasal devlet anlayışına inanan, bütün unsurlara seslenmek istiyorum; gördüğümüz tablo çok vahimdir, ulaştığımız yer uçurumun dibidir. Birlikte mücadele edip buradan çıkmazsak, Türkiye'nin gittiği yer tam bir polis devletidir. Barolar olarak, bu ülkedeki 201 bin avukatla birlikte Anayasa'yı, hakları ve özgürlükleri savunmaya korkmadan, yılmadan, cesaretle devam edeceğiz. Buradan bütün Barolarımız, tüm meslektaşlarımız adına kamuoyuna bu sözü veriyorum."
TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI AV. R. ERİNÇ SAĞKAN'IN ÇAĞLAYAN ADLİYESİ ÖNÜNDE YAPTIĞI BASIN AÇIKLAMASI:
Ülkemizde son dönemde hukuk devleti ilkesinden sistematik olarak uzaklaşıldığını, başta ifade hürriyeti, kişi özgürlüğü ve güvenliği ve adil yargılanma hakkı olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin teminatı olması gereken yargı sisteminin aksine araçsallaştırılmak suretiyle hakları kısıtlayan bir yapıya dönüştüğünü görüyoruz.
Bugün, üzerinde “Adalet Sarayı” yazan bir binanın önünde, yalnızca bir isim değil, bir ilke olarak adaletin peşinden yürümek için toplandık. Ama ne yazık ki bu binanın taşıdığı isimle temsil ettiği adalet duygusu arasındaki mesafe, gün geçtikçe daha da açılıyor. Burada olmamızın nedeni yalnızca bir kişiye yönelmiş hukuksuzluk değil; savunma makamının sistemli şekilde kuşatılmak istenmesidir. Ve artık hepimiz biliyoruz ki bu saldırılar münferit değil, bütünü hedef alan, organize, politik ve süreklilik arz eden bir niteliğe sahiptir.
ADALETİN GÜVENCESİ ADALETİ SAVUNMAYA HAZAR OLANLARIN KARARLILIĞIDIR
Son bir yıl içinde hukukun üstünlüğü, yargı bağımsızlığı ve insan hakları için defalarca bir araya geldiğimiz gibi savunmayı ve savunma hakkını savunmak için de buradaydık. İstanbul Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevden alınmaları hakkında açılan dava için bu adliyenin önündeydik. Ceza davası için Silivri’deydik. Yine bir başka dosyada, Yönetim Kurulu üyesi meslektaşımızın tutukluluğu üzerine burada toplandık. 5 Nisan Avukatlar Günü’nde binlerce meslektaşımızla Ankara’da yürüdük. O gün bir söz verdik: “Adaletin tek bir güvencesi var; o da adaleti savunmaya hazır olanların kararlılığıdır. Biz o kararlılığa sahibiz!” Dedik. İşte bugün o sözü yine, yeniden, hep birlikte tekrarlıyoruz!
Çünkü biliyoruz ki bu irade yalnızca meslek onurunu değil, yurttaşın haklarını, hukukun üstünlüğünü ve adil yargılanma hakkını da savunmanın iradesidir. Ve bu iradeyi hiçbir güç teslim alamaz! Tehditlerle, soruşturmalarla, tutuklamalarla, itibar suikastlarıyla sınamaya kalkışsalar da cevabımız net: Savunma korkmaz, savunma susmaz, savunma asla teslim olmaz!
BİZLER BU MESLEĞE HUKUKA, AHLAKA, MESLEĞİN ONURUNA UYGUN DAVRANACAĞIMIZ YEMİNİYLE BAŞLIYORUZ
Bugün burada bu açıklama ile birlikte, aynı zamanda meslektaşımız Av. Mehmet Pehlivan’ın hukuksuz tutuklanmasına karşı itiraz dilekçemizi de sunduk. Savcılığın tutuklamaya sevk yazısı aslında yapılmak istenileni tek başına ortaya koyuyor. Hakkında işlem yapılan şüphelilerle ilgilenecek avukatların belirlenmesi, avukatların cezaevine yönlendirilmesi, ifadelere ulaşmak, ifadeler konusunda strateji belirlemek. Bunların yanına birde tutuklu şüphelileri ifadeleri konusunda baskı altına almak gibi fiilen mümkün olmayan tamamen soyut bir isnat eklenerek 'Örgüt üyeliği' gibi büyük suçlamalarla kamuoyunda algı yaratılmak ve avukatlık faaliyeti kriminalize edilmek istenmektedir.
Amacı görüyor ve biliyoruz ancak kamuoyunu kısaca bilgilendirelim; bu tür çok sayıda şüphelinin ve farklı soruşturmaların bir arada yürütüldüğü kapsamı geniş soruşturmalarda, avukatlar arasında koordinasyonun sağlanması; savunma stratejisine ilişkin planlama, mesleki tecrübe paylaşımı ve hukuki yardımın etkinleştirilmesi amacıyla yapılır. Avukatların kendi aralarında görev dağılımı yapmaları, strateji belirlemeleri, gözaltı süreçlerine hazırlıklı olmaları yalnızca hak değil, mesleki sorumluluktur. Bu tür savunma faaliyetlerini örgütsel yapı gibi sunmak ise, yalnızca savunmaya değil, savunma hakkına da doğrudan saldırıdır.
Niyetin ne olduğunu biliyoruz. İstiyorlar ki;
Savunma savcının işbirlikçisi olsun,
Soruşturma sürecindeki hukuka aykırılıkları meşrulaştırsın,
Herkes sussun,
Adil bir yargılama süreci işletiliyormuş gibi görünsün ve savunma buna ses çıkartmasın,
Öyleyse bir kez daha hatırlatalım,
Bizler bu mesleğe ‘hukuka, ahlaka, mesleğin onuruna ve kurallarına uygun davranacağımız’ üzerine ettiğimiz yeminle başlıyoruz. Bu yeminimizi ne kendimiz çiğneriz ne de bir başkasının çiğnemesine müsaade ederiz.
SAVUNMA ASLA TESLİM OLMAZ
Şunu herkesin bilmesini isterim: Bu binanın üstünde “Adalet” yazıyorsa, o yazının içini dolduran, cesur avukatlar ile bağımsız ve tarafsız hakim-savcı meslektaşlarımızdır. O yazı, onların emeğiyle, onların mücadelesiyle, onların susturulmayan sesiyle oradadır. Bugün “hukuk bitti” demiyorsak bu, avukatlar bu mücadeleden vazgeçmediğindendir. Çünkü bizler sadece hukukun temsilcileri değiliz; hukuk yok edilmek istendiğinde onun yeniden inşasına yemin etmiş olanlarız!
Ve unutulmasın, çokça bedel ödedik. Ne Gümüşhane Baro Başkanımız Ali Günday’ın ne de Diyarbakır’da Tahir Elçi’nin katledilmesiyle sustuk… Hiçbir zaman biat etmedik, korkmadık, vazgeçmedik. Bugün de gözaltılarla, tutuklamalarla, sindirme çabalarıyla bu mücadeleden döneceğimizi sananlara cevabımız net: İşte buradayız! Her zaman olduğumuz yerde, olması gereken yerde, tam da hukuk adına konuşulması gereken yerdeyiz!
Sesimiz kesilmek isteniyorsa, biz daha da yüksek sesle konuşuruz! Teslimiyet dayatılıyorsa, inatla ve ısrarla direnişin sesi oluruz! Ve hiçbir yurttaşı savunmasız, hiçbir meslektaşımızı yalnız bırakmayız!
Çünkü avukat varsa umut vardır! Savunma varsa adalet vardır! Umudun da, hukukun da, adaletin de teminatı olarak buradayız! Sözümüz söz: Savunma susmaz! Savunma biat etmez! Savunma asla teslim olmaz!
SAVUNMA AĞIR TEHDİT ALTINDA
Bizler bugün savunmayı savunmak amacıyla buradayız. Ancak gün geçmiyor ki hukuksuzluklara bir yenisi eklenmesin. Dün gazeteci yazar Sayın Fatih Altaylı hukuksuz şekilde gözaltına alındı ve tutuklandı. Kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini düzenleyen Anayasa'nın 38. Maddesi açıkça yok sayıldı. Suçların ve cezaların kanuniliği ilkesini düzenlenen TCK'nin 2. maddesi açıkça yok sayıldı. Tutuklamanın en son uygulanması gereken istisnai bir tedbir olmasının yerini maalesef ki tutuklamanın kural haline gelmesi, gözaltı işlemlerinin gözdağına dönüşmesi tutuklamanın ise cezalandırma aracı haline gelmesi aldı. İşte savunmaya bu ağır süreçte çok daha büyük bir görev düşmekteyken savunma da ağır bir saldırı ve tehdit altındadır. Buna karşı da Türkiye'deki 81 Baro ve Türkiye Barolar Birliği daha önce olduğu gibi hiçbir yurttaşımızı savunmasız, hiçbir meslektaşımızı yalnız bırakmama kararlılığıyla dün olduğu gibi bugün de buradadır ve bu mücadeleden asla vazgeçmeyecektir.
Haber ile ilgili Görseller
