5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanununda Yapılan Değişikliğin 1. Yılında Ortaya Çıkan Tablo Oldukça Vahimdir

286 kişi bu haberi görüntüledi.

2004 yılında yürürlüğe giren 5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu, hayvanların doğal ortamlarında korunması ve yaşam haklarının güvence altına alınması amacıyla düzenlenmişti. Ancak 2 Ağustos 2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren değişikliklerle, söz konusu kanunun temel ilkeleri ters yüz edilmiş; hayvanların yaşam hakkını yok sayan, onları doğal yaşam alanlarından koparan ve barınaklarda toplu ölümleri meşrulaştıran adeta bir "katliam yasası" hayata geçirilmiştir.

Kanunun ruhunu oluşturan “yerinde yaşatma” ilkesi olan 6. Madde ortadan kaldırılmış; yerine sahipsiz hayvanların süresiz olarak barınaklara kapatılmasını öngören düzenlemeler getirilmiştir.

Bu değişikliğin ardından; belediyeler tarafından hukuka aykırı ve acımasız toplama uygulamaları yaygınlaşmış, işkence, aç bırakma, aşırı doz uyuşturucu verme ve uygun olmayan taşıma yöntemleriyle hayvanlar barınaklara götürülmüş, bir kısmı barınağa götürülürken yolda olmak üzere yüzlercesi barınaklardaki yetersiz sağlık ve bakım koşulları nedeniyle yaşamını yitirmiştir.

Yasanın toplumda “öldürebilirsin yasası” olarak anlaşılması, herkesin istediği hayvanı herhangi bir müeyyide ile karşılaşmadan öldürebileceği fikrinin yaygınlaşması sebebiyle, birinci yılın bilançosu ülkemiz hayvanları ve hukuk mücadelesi açısından çok ağır olmuştur. Bireysel vahşet sayısının bile her gün arttığı bu noktada, artık mutlaka gerçek bir iyileştirme çalışması yapılması gerektiği gerçeği apaçık ortadadır.

İl Hayvan Koruma Kurulları, birçok ilde yasa hükümlerini ve bilimsel verileri hiçe sayarak, mevzuata aykırı kararlar almakta; sahiplendirme faaliyetlerini keyfi şekilde ve adeta yasayı kötüye kullanarak zorlaştırmakta ama merdiven altı üretim ve yasa dışı ticareti durdurmak için hiç bir denetim yapmamaktadır. Üretim durdurulamadığından da halen sokaklara yüzlerce hayvan bırakılmaktadır.

Bunun yanı sıra, hayvanları korumakla görevli kurumların; doğal yaşam alanlarında özgürce yaşayan yabani eşekleri işkenceyle toplatması, hayvanlara eziyet içeren boğa ve deve güreşlerine hâlâ izin vermesi, esaretten kurtulmak isteyen bir aslanı öldürmesi, birçok barınakta meydana gelen ve kamuoyuna yansıyan toplu köpek katliamlarına imza atması, yaşam alanları yok edilen domuzları şehir içi ya da dışında “av” adı altında katletmesi, kazları doğal ortamlarından koparıp kafeslerde sıcaktan ölmelerine neden olması ve hayvanlara yönelik bireysel işkence ile öldürme vakalarındaki artış karşısında etkisiz kalması; hayvanlara yönelik vahşetin bizzat korumakla yükümlü olan kurumlar eliyle sistematik hale getirildiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Hayvanların yaşam hakkı, yalnızca vicdani ya da etik bir ilke değil, Anayasa’nın 56. maddesi kapsamında çevre ve doğal varlıkların korunması yükümlülüğü çerçevesinde devletin ve yurttaşların ortak sorumluluğudur. Akademik çalışmalar da sokak hayvanlarının ve yaban hayatının yerinde korunmasının bilimsel gereklilik olduğunu ortaya koymaktadır.

Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonu olarak;

-2 Ağustos 2024 tarihli kanun değişikliği derhal iptal edilerek, "yerinde yaşatma" ilkesinin yeniden benimsenmesi ve hayvanların yaşam hakkının güvence altına alınması,
-Barınaklardaki kötü koşulların giderilmesi ve toplu hayvan katliamlarının durdurulması,
-İl Hayvan Koruma Kurulları’nın bilimsel ve hukuki esaslara uygun kararlar almasının sağlanması,
-Boğa, deve güreşi gibi hayvana eziyet edilen dövüşlerinin tamamen yasaklanması,
-Adı "Doğal Yaşam Parkı" olanlar dahil tüm hayvanat bahçelerinin ve yunus parklarının kapatılması,
-Tam anlamıyla “yaşam hakkı ihlali” olan her türlü Avcılığın yasaklanması,
-Hayvanlara yönelik işkence, kötü muamele ve öldürme vakalarında etkin soruşturma ve caydırıcı cezai yaptırımların uygulanması,
-Merdiven altı üretim ve yasa dışı hayvan ticaretine karşı etkin mücadele verilmesi ve bunlara yönelik tedbirlerin alınması,
-Anayasa’da hayvanların yaşam hakkını güvence altına alan açık ve bağlayıcı bir düzenleme yapılması,
-Sivil toplumun hayvan haklarının korunması konusunda ciddi anlamda bilinçlendirilmesi için çalışmalara başlanması,
-Koruma politikalarının bilim insanları, barolar, akademisyenler ve sivil toplum örgütleriyle birlikte hazırlanmasının artık bir zorunluluk olduğu kanaatindeyiz.

Hayvanların yaşam hakkı, yalnızca hayvanlar için değil; hukukun üstünlüğü, toplumsal vicdan ve ortak geleceğimiz için temel bir göstergedir.

Bu bir yıllık süreçte açıkça görülmüştür ki; yalnızca başlığında “koruma” ifadesi bulunan bu yasa, ne sokakta yaşayan hayvanları ne doğal yaşam alanlarındaki hayvanları ne de barınaktaki hayvanları koruyabilmiştir. Aksine, hayvanların yaşam hakkını telafisi mümkün olmayan şekilde ortadan kaldıran bir düzenlemeye dönüşmüştür.

Toplumun bir kesimi, bu yasadan aldığı cesaretle hayvanlara yönelik şiddeti ve katliamı meşrulaştırmakta; bu durum toplumsal şiddeti artırarak toplumun güvenliğini ve huzurunu tehdit etmektedir.

Türkiye Barolar Birliği Hayvan Hakları Komisyonu olarak; hayvanlara yönelik her türlü hak ihlalinin kararlılıkla takipçisi olacağımızı, hukuki mücadelemizi sürdüreceğimizi ve kamuoyunu bilgilendirme sorumluluğumuzu yerine getirmeye devam edeceğimizi kamuoyuna duyururuz.

Türkiye Barolar Birliği
Hayvan Hakları Komisyonu


Haber ile ilgili Görseller

Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle
Görüntüle