ÖZELLEŞTİRİLEN TERMİK SANTRALLERİN ÇEVRE YÜKÜMLÜLÜĞÜNDEN MUAF OLDUKLARI SÜREYİ UZATMAYI HEDEFLEYEN KANUN TEKLİFİ GERİ ÇEKİLMELİDİR!

9741

"Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" başlıklı kanun teklifi 08.07.2019 tarihinde torba kanun mantığıyla hazırlanarak TBMM Başkanlığı'na sunuldu.

Otuz iki maddelik "Gelir Vergisi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun" teklifi genel gerekçesinde, düzenlemenin çoğunu oluşturan vergi ile ilgili teklifler hakkında açıklama yapıldıktan sonra "ülkemizin enerji ihtiyacının karşılanmasında önemi yer tutan yenilenebilir enerji kullanılan büyük ölçekli projeler için düzenlemeler hayata geçirilmektedir" denilmiştir.

İçinde "enerji" geçen bir düzenleme, özellikle bugünlerde, pek de hayra alamet sayılmaz. Zira, TBB çevre ve Kent Hukuku Komisyonu olarak başından bu yana karşı çıktığımız "özelleştirilen termik santrallerin çevre yükümlülüklerinden muaf tutulmasına" dair düzenlemede şirketlere tanınan süre 31.12.2019 tarihi itibariyle sona ermektedir ve bilindiği kadarıyla enerji şirketleri çevre yükümlülüklerini yerine getirmek için herhangi bir adım atmamışlardır.

Bu durumda ya bu santraller kapatılacak -ki kapatılmalıdır- ya da yeni bir yasal düzenleme ile toplum ve ülke yararları hiçe sayılıp Anayasa Mahkemesi kararı çiğnenerek şirketlere yeni bir süre verilecektir.

Teklif bu gözle incelendiğinde, son iki maddenin 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile ilgili değişiklikler içerdiği, bir madde ile lisanssız üretim projeleri ile ilgili bir düzenleme yapılırken, geçici madde 26 olarak Kanun'a eklenmesi istenilen "Sözleşme Süre Uzatımı ve Devir" başlıklı diğer maddede ise;

"Geçici Madde 26-(1) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihinden önce; 5 inci maddenin on ikinci fıkrası ve ilgili mevzuat kapsamında yarışması yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle devam eden ilgili sözleşmeler ile 18 inci maddenin beşinci fıkrası kapsamında özelleştirme ihalesi yapılan ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle devam eden Devir Sözleşmeleri ve Elektrik Satış Anlaşmaları kapsamındaki hak ve yükümlülükler için öngörülen süreler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren otuz altı ay süreyle uzatılır" denilerek, bazı hak ve YüKüMLüLüKLERİN YERİNE GETİRİLMESİ İçİN öNGöRüLEN SüRELERİN 36 ay, yani 3 yıl uzatılmak istendiği görülmüştür.

Bu yükümlülüklerin "çevre yükümlülükleri" olduğuna dair açık bir ifade yoktur. Daha doğrusu, bu yükümlülüklerin hangi yükümlülükler olduğuna dair hiçbir açıklık yoktur. Kamuoyunda bu kadar tartışma konusu olmuş, iki kez Anayasa Mahkemesi'ne gitmiş bir konuda yeni bir düzenleme yapılmak istenmesi halinde bunun açıkça ifade edilerek gerekçelendirilmesi, demokratik bir hukuk devletinde yasa koyucudan beklenen bir tutum olmasına karşın, burada durum biraz farklı görünmektedir.

Teklif ile iki tür enerji yatırımına süre uzatımı söz konusudur; birincisi 6446 sayılı Kanun'un 5.maddesinin 12.fıkrası ile düzenlenen "yenilenebilir enerji" yatırımları iken ikincisi Kanun'un "özelleştirme" başlıklı 18.maddesinin 5.fıkrasına dayalı süreçlerdir. özelleştirme ile ilgili 18.maddenin 5.fıkrasında ise yenilenebilir enerji kaynakları VEYA YERLİ KöMüRE dayalı elektrik üretim tesislerinin kastedildiği madde metninden anlaşılmaktadır.

Gerekçeye bakıldığında, hiçbir şekilde özelleştirme ve termik santral denilmeyip "büyük ölçekli projelerde teknik altyapı faaliyetleri için ilave sürece ihtiyaç duyulması" gibi torba bir ifade kullanıldığı görülmektedir. Buna karşın, özelleştirme sürecini yürüten özelleştirme İdaresi Başkanlığı verilerine göre 2013-2015 yılları arasında özelleştirilen termik santraller Seyitömer, Kangal, Yatağan, Kemerköy ve Yeniköy, çatalağzı, Orhaneli ve Tunçbilek ile Soma B termik santralleri olup, 2013 yılından itibaren çevre yükümlülüklerinden muaf tutulmuşlardır.

Bu durumda, yerel seçimlerin hemen öncesinde doğrudan 6446 sayılı Kanun geçici 8. maddesinde yer alan süreyi uzatarak yapılmak istenen ama seçim nedeniyle geri çekilen değişiklik teklifinin, bu kez özelleştirme sonucunda imzalanan devir ve elektrik satış anlaşmaları hükümleri üzerinden yapılmak istendiği anlaşılmaktadır.

Oluşan kamuoyu tepkisinden kaçınmak için bu şekilde bir düzenleme getirilen 3 yıllık ek süre, gerçekten de yukarıda sayılan santraller için öngörülüyorsa, o zaman "hukuk devleti" açısından ciddi bir sorunumuz var demektir. Sektörde olanlar, bu santrallerin yükümlülüklerini yerine getir(e)mediklerini bilmektedirler. Halk sağlığı ve kamu yararı yerine alıcı şirketlerin ticari çıkarları gözetilerek, bu santrallerin çevreye ciddi zararlar vererek üretim yapmalarına izin verilmesi anlamına gelecek bu teklif, etik ve hukuki değildir.

Kanun yapma tekniğine tamamıyla aykırı bir şekilde, hangi gerekçeyle ve nasıl bir düzenleme yapıldığı konusunda hiçbir somut ve doğru açıklama ile belirlilik olmaksızın yasalaştırılmak istenen bu teklifle dolandırılan söz ve cümlelerle çevre yükümlülüklerinden muafiyet uzatılmak mı istenmektedir? Niyet bu ise, bir kez daha anımsatmak, vurgulamak isteriz; anılan santrallere 2019 yılı sonuna kadar verilen süre kesindir. Anayasa Mahkemesi 28.12.2017 tarihli kararında "…31.12.2019 tarihine kadar tanınan süre kesin olup…" diyerek bu sürenin uzatılamayacağını ortaya koymuştur. 

Kirlenen havayı temizlemek, küresel ısınmanın olumsuz etkilerini (seller, olağan üstü iklim koşullarından kaynaklı felaketler) gidermek mi daha pahalıdır yoksa bu santrallerden elektrik üretimine son vermek mi? Teklifin altında imzası bulunan milletvekilleri, çıkıp neden tercihlerini dünyanın ve ülkemizin havasının kirlenmesi yönünde kullandıklarını açıklamalıdırlar.

TBB çevre ve Kent Hukuku Komisyonu olarak vurgulamak isteriz ki, bu düzenleme ile anılan santrallere yeni bir süre verilmek isteniyorsa bu mümkün ve söz konusu olamaz. Sözü dolandırarak gerçekleri toplumdan gizlemeye dönük düzenleme geçerlilik kazanamaz. Kazanamadığı gibi, bu santrallerin çevre yükümlülüklerine uymamaları nedeniyle yöre sakinlerine verdikleri zararlardan sorumlu tutulmalarını, haklarında idari yaptırım kararları uygulanmasını da sağlamaz, sağlayamaz.

Tüm milletvekillerine bu etik dışı teklifin yasalaşmaması için görev ve sorumluluk düşmektedir.

Saygılarımızla.

TÜRKİYE Barolar Birliği çevre ve Kent Hukuku Komisyonu