Açış Konuşması

5778

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ BAŞKANI’NIN, ANKARA BAROSU TARAFINDAN 23 EYLÜL 2011 TARİHİNDE DÜZENLENEN IV.SAĞLIK HUKUKU KURULTAYI’NIN AÇILIŞINDA YAPTIĞI KONUŞMA

 

Ankara Barosu’nun Sayın Başkanı,
Değerli Konuşmacılar,
Sevgili Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,

Sizleri Türkiye Barolar Birliği adına, kendi adıma sevgi ve saygıyla selamlıyor, hepinize sağlık, mutluluk ve esenlikler diliyorum.

Hepimiz biliriz; biyolojik yapımızda ya da genetik kodlarımızda, başka bir çağdan daha özgül bir çağda, başka bir toplumdan daha özgül bir toplumda, başka bir toplumsal katmandan daha özgül bir toplumsal katmanda doğmamızı önceden belirleyen bir şey yoktur. Öyle olduğu için insan olarak hepimiz doğumun rastlantısallığına bağlı olarak özgül bir dünyaya fırlatılırız.

Bu özgül dünyada başkaları ile birlikte yaşamak zorunda olsak da, yaşamımızı sahiplenip üstlendikçe bir şeyi fark ederiz; ‘yalnızlığımızı…’ Esasen dünyaya yalnız gelir, dünyadan da yalnız gideriz. Dahası yaşarken de aslında ve çoğu zaman yalnızızdır. Çevremizdeki insanların çoğu sadece bir kalabalıktan ibarettir. Onun için bilge Mevlanayanımda kimse olmadığından değil yalnızlığım, yalnız olduğumu söyleyebileceğim kimsem olmadığından yalnızım ben” demiştir.

Bu yönden bakıldığında demek gerekir ki, asıl ve gerçek anlamı ile insan yaşamı, herkesin kendi açısından gördüğü biçimiyle kendi yaşamıdır, yani, kişiseldir, yani aktarılamaz. Öyle olduğu için insan, kendi acısını, kendi sıkıntısını, kendi hastalığını bir başkasına aktaramaz, bizzat kendisi yaşar. Zira başkalarının acısı, başkalarının sıkıntısı, başkalarının hastalığı bizim için ikincildir.

Bununla birlikte, başkalarının acısına, sıkıntısına, hastalığına duyarsız kalmamız mümkün değildir. Zira ve Dostoyevski’nin romanlarına egemen olan anlayışla ifade etmek gerekir ise; kendi şahsında sahici insan olma, bağımsız, özgür, özerk insan olma gücünü göremeyen ve bunu gerçekleştiremeyen insana acımak gerekir. Her insan, önce insan olmalıdır ve diğer insanlara insanca davranmalıdır.

Sanırım, sağlığın hak olarak kabul edilmesindeki temel neden de budur. Yani insanın insan olmasıdır, başkalarına insanca davranmasıdır. Onun için bedensel, ruhsal ve toplumsal yönden tam bir iyilik hali içinde yaşama hakkı olarak tanımlanan sağlık hakkı temel bir insan hakkıdır ve bu hak, hasta olan insanı yalnız bırakmamayı gerektirir.

Salt bu nedenle İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 25.maddesinde, Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 12.maddesinde sağlık hakkının temel haklardan olduğu, bir insan hakkı olduğu kabul edilmiş ve bu konuda gerek anayasalarla, gerekse uluslararası sözleşmelerle devlete sosyal görevler verilmiştir. Onun için günümüzde, başta sanayileşmiş ülkeler olmak üzere, diğer pek çok ülke yaygın ve son derece pahalı sağlık altyapıları oluşturmuşlardır. İnsan haklarının özel bir kategorisi olan hasta haklarının pozitif hukukta kabul edilmesinin nedeni de, devletin bu konuda yüklendiği sosyal ve pozitif yükümlülüğün gereğidir.

Değerli Konuklar,

Sağlık kavramı her şeyden önce, insanın kendi biyolojik durumunu ve yakın çevresinin koşullarını denetleyebileceği özerk bir alanı ifade eder. Bu açıdan bakıldığında sağlık, sahip olunan ve yaşanan özgürlük düzeyiyle eş değerdedir. Onun için sağlık hizmetinin özgürlükler gibi iyi örgütlenmesi, iyi düzenlenmesi, adil biçimde dağıtılması, bu hizmetten herkesin eşit olarak yararlanmasının sağlanması ve bütün bunların yasalarla güvence altına alınması gerekir. Zira sosyal devlet olmanın, insan ve hizmet odaklı devlet olmanın asgari koşulu budur. 

Değerli Konuklar,

Sağlığın bir hak olması, hastaların haklarının olduğunun kabul edilmesi nedeniyledir ki hukuk sağlık konusuyla ilgilidir. Bu hakkın kullanılmasının veya kullandırılmamasının, özü ve niteliği itibariyle bir kamu hizmeti olan sağlık hizmetinin gerektiği gibi verilmemesinin veya verilmemesinin, hizmetin verilmesinde asli görev üstlenen hekimlerin, hasta bakıcıların hatalı uygulamalarının gerek özel hukuk, gerekse ceza hukuku bağlamında doğurduğu sonuçlar olduğu için, sağlık hukuku biz hukukçuların ilgi, bilgi ve uzmanlık alanı içindedir. Bu kurultayın düzenlenmesinin nedeni de sanırım budur. 

Daha önce düzenlenen Sağlık Hukuku Kurultaylarında olduğu gibi bu kurultayda sunulacak tebliğlerin ve yapılacak tartışmaların sağlık hukukuna önemli katkılar yapacağına olan inancımı özellikle belirtir, tüm konuşmacılara başarılar diler, başta Ankara Barosu’nun değerli Başkanı olmak üzere kurultayın gerçekleştirilmesinde hizmeti, emeği, katkısı olan herkese en içten teşekkürlerimizi sunarım.    

 

Av.V.Ahsen Coşar

Türkiye Barolar Birliği Başkanı