Açış Konuşması

7965

Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu /TÜBAKKOM Tarafından Düzenlenen  “Birinci Kadın Avukatlar Kurultayı", TBB Av.Özdemir Özok Kongre Ve Kültür Merkezinde Toplandı.

 

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av.V.Ahsen Coşar, Toplantının Açılışında Aşağıdaki Konuşmayı Yaptı.

Sevgili Meslektaşlarım,
Değerli Konuklar,

Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu tarafından düzenlenen 1.Kadın Avukatlar Kurultayı’na hoş geldiniz. Hepinizi Türkiye Barolar Birliği adına, Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarım adına, kendi adıma sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Barolar Birliği olarak “Kadın Avukatlar Kurultayı” düzenlemekle sanıyorum Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyoruz. İki gün boyunca “çalışma yaşamında cinsiyetler arası eşitlik, eşitliğin ya da eşitsizliğin kadın avukatlara olan etkisi, gerek ülkemizdeki, gerekse dünya barolarında kadınların örgütlenme modelleri ve temsili, kadının insan hakları, uluslararası sözleşmelerin analizi” konuları başta olmak üzere kadın avukatlarımızın sorunlarını tartışacağız.

Kurultayımızda tartışmaya açılan bu konular üzerine görüş bildirmezden önce ve izninizle kurultayımızın konusuyla da ilgili olan kadınların insan hakları ve bu hakların tarihi üzerine bir şeyler söylemek istiyorum.

Değerli Meslektaşlarım,

1791 yılında Paris’te, Fransız Devriminin erken günlerinde, daha sonra fikirlerinden dolayı giyotinle idam edilen Olympe de Gouges, Les Droits de la Femme/Kadın Hakları adıyla yayımladığı el broşüründe, Fransız kadınlarının Fransız erkekleriyle eşit konuma getirilmelerini, eşit haklara sahip olmalarını talep ediyor ve ardından Fransız Meclisinin yürürlüğe koyduğu Erkek ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ne cevaben Kadın ve Yurttaş Hakları Bildirgesi’ni yayımlıyordu.

1790’da Massachusetts’de Amerikalı Judith Sargent Murrey, On the Equality of the Sexes/Cinsiyetler Arasındaki Eşitsizlik Üzerine adlı eserini yayımladı. Kadınların haklarına yönelik bu erken dönem çalışmaları, feminist düşünce için hala başat eser olarak kabul edilen Mary Wollstonecraft’ın A Vindication of the Rights of Woman/Kadın Haklarının Savunusu izledi.

Yine Amerikan Devrimi sırasında yeni yasalar yapılırken kadınlar, parlamentoda kendilerinin de temsil edilmeleri gerektiğini ileri sürüyorlar ve bunu talep ediyorlardı.

Aydınlanma ya da Akıl Çağı olarak isimlendirilen süreçle birlikte gelişen kuramların öngördüğü pek çok şey zamanla ve birer birer yaşama geçirilmeye başlandı. Örneğin, doğal hukuk öğretisinin savunduğu insanların doğarken beraberlerinde getirdikleri, dünyevi iktidarların asla dokunamayacakları devredilmez ve vazgeçilmez nitelikteki Tanrı bağışı haklara sahip oldukları ve yine demokrasilerde en önemli makamın yurttaşlık makamı olduğu görüşü, 1776 tarihli Amerikan Bağımsızlık Bildirisi ile 1789 tarihli Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisi’nin fikri, hukuki ve siyasal zeminini oluşturdu.

Kuşkusuz, o dönemin kadın hakları savunucuları, erkeklerin sahip oldukları doğal hakların, yurttaşlık haklarının tamamına kadınların da sahip olacaklarını umuyorlardı. Ama demokrasi ve doğal haklar öğretisini savunan, dahası bunu yaşama geçiren erkek teorisyenler, ne yazık ki kadınların bu umutlarını boşa çıkardılar.

Gerek İngiliz hukukunun gelişmesinde, gerekse onu izleyen ve esas alan Amerikan hukukunun kurgulanmasında önemli pay sahibi olan büyük İngiliz hukukçusu Blackstone 1765-1769 yıllarında İngiliz ve Amerikan Hukuk Fakültelerinde ders kitabı olarak okutulmak üzere yayımladığı “Commentaries on the Laws of England/İngiltere Yasaları Üzerine Yorumlar”adlı eserinde: “Evlilik ile birlikte kanun önünde eşler tek bir kişi haline gelirler. Evlilik sırasında kadının varlığı ve yasal kimliği belirsizdir, ya da kadını kanatları altında her şeye karşı korumaya almış olan erkeğinki ile birleşiktir” demek suretiyle evli kadınların, başta mülkiyet ve miras hakkı olmak üzere hiçbir medeni hakkının olmadığını savunuyordu.

Doğal hakların tüm insanlar için olduğunu savunan John Locke 1690 yılında yazdığı “Second Treaties of Government/Hükümet Üzerine İkinci Deneme” adlı ünlü eserinde, “man/kişi” sözcüğünü genel anlamı ile değil, “erkek” anlamında kullanıyor ve “&S230; karıyla koca bazen kaçınılmaz olarak farklı isteklere sahip olabilirler. Bunun için bir kuralın yerleştirilmesi gerekir. Bu da doğal olarak güçlü ve iktidar sahibi olan erkeğin görevidir” diyordu.

Doğal Haklar öğretisini kadınlara uyarlayan ilk girişim, kadın ve erkek 100 kişi tarafından imzalanan ve fakat bir kadın, Elizabeth Stanton tarafından kaleme alınan 19-20 Temmuz 1848 tarihli "Declaration of Sentiments/Duygular Bildirisi” ile geliyor ve Amerikan Bağımsızlık Bildirisi’ne sitem edercesine “İnsani olayların akışı içinde, insanlık ailesinin bir bölümünün, yeryüzü halkları arasında, şimdiye kadarkinden farklı, doğanın ve Tanrının onlara hak tanıdığı bir tavır alması gereksinimi doğarsa, bu kişilerin kendilerini böyle tavır almaya iten nedenleri açıklamaları, insanoğlunun düşüncesine duydukları saygının gereğidir” diye başlıyor ve şöyle devam ediyordu : “Bütün erkekler ve kadınlar eşit yaratılmışlardır, yaratıcıları tarafından verilmiş vazgeçilemez haklara sahiptirler ki bunların arasında yaşam, özgürlük ve mutluluğu arama hakkı vardır, bu hakları korumak için güçlerini yönetenlerin rızalarından alan hükümetler kurulmuştur – biz bu hakikatleri aşikar sayıyoruz.

Değerli Meslektaşlarım,

Buraya kadar anlattıklarım, Marks’ın kadim dostu Engels’in özlü deyişi ile “Erkeği burjuva, karısını proletarya” kabul eden çarpık anlayışa karşı sürdürülen mücadelenin bir kısmı. Sonrası da var. Hala var. Sonrasını anlatarak sizleri sıkmayacağım. Ama tarihten, daha doğrusu bizim tarihimizden ve bu tarihi hızlandırarak yapan bir büyük ustadan, dehadan söz etmeden geçemeyeceğim.

Mustafa Kemal Atatürk.

Hindistan Kadınlar Birliği’nin, ölümü üzerine yayınladığı bildiride, “Kadın Haklarının insanlık tarihi boyunca gelmiş en büyük savunucularından” biri ilan ettiği Büyük Atatürk, 1923 yılının Ocak ayında, Cumhuriyetin ilanından dokuz ay önce İzmir’de şunları söylüyor : “… Bir toplum, cinslerinden yalnız birinin yüzyılımızın getirdiklerini elde etmesiyle yetinirse, o toplum yarı yarıya zayıflamış olur… Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların nedeni kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurun sonucudur… Bir toplumun bir uzvu faaliyette bulunurken öteki uzvu atalette olursa, o toplum felce uğramış demektir.

Büyük Atatürk’ün bu vizyonu sayesindedir ki, İnsan Hakları Evrensel Bildirisinden, İnsan Hakları Sözleşmelerinden, yani kadın-erkek eşitliğinin daha henüz uluslararası bir hukuk kuralı haline gelmesinden çok daha önce bizim ülkemizde kadınlar, yönetime katılma hakkını elde etmişlerdir.

Eğer bugün kadınlarımız, yeni Türk Ceza Kanunu’nun yürürlüğe girmesinde olsun, daha önce yürürlüğe konulan Türk Medeni Kanunu’nun yasalaşmasında olsun, yakın zamanlarda yürürlüğe giren 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un kabulünde olsun öncülük yapmış, katkı yapmış iseler, ki yapmışlardır, herhalde bu, bugün dahi kadınları siyasi haklara sahip olmayan ülkelerin bulunduğu bir dünyada, birçok Avrupa ülkesinde bile kadınların oy kullanamadığı bir tarihte, bizim kadınlarımıza oy kullanma hakkı tanıyan büyük Ustanın, yani Mustafa Kemal Atatürk’ün dehası sayesindedir.
Değerli Meslektaşlarım,

Türkiye’nin günümüzdeki en önemli sorunu hukuk, daha doğrusu hukuksuzluktur. Türkiye hukukla olan sorununu çözmeden, yargısını bağımsız ve tarafsız bir konuma getirmeden ne demokrasisinde sağlıklı bir ilerleme sağlayabilir, ne de ekonomisini istikrarlı kılabilir. Türkiye hukukla olan sorununu çözmeden biz avukatların meslek sorunlarının kalıcı bir çözüme ulaşması da kanımca mümkün değildir. Mümkün değildir, zira en önemli sermayesi bilgi ve zaman olan avukatlık mesleği, ancak ve ancak bilgi ve zamanın sermaye aracı olarak kabul gördüğü, hukuka aidiyet bilincinin toplumun her kesiminde yerleştiği, hukukun üstün ve evrensel ilkelerinin içselleştirildiği ve eksiksiz uygulandığı kent toplumunda değer ve anlam ifade eder. Takdir edeceğiniz üzere sorunun bu yönünün cinsiyetle, avukatın cinsiyetiyle bir ilgisi yoktur. Kadın veya erkek avukatlar olarak hepimizin en fazla rahatsızlık duyduğumuz husus budur. Onun için ve el birliğiyle Türkiye’nin hukukla ilgili sorununun çözümüne katkı yapmamız, bu yönde mücadele etmemiz gerekir.

Bundan bağımsız olarak salt kadın olmalarından dolayı kadın avukatlarımızın mesleklerini icra etmekte biz erkek avukatlara oranla daha fazla zorluk içerisinde oldukları hususu ülke olarak yaşadığımız bir gerçektir. Nitekim bu kurultay nedeniyle yaptırttığımız anket çalışmasındaki veriler de bu tespiti doğrulamaktadır. Türkiye Barolar Birliği olarak gerek bu anket çalışmasında belirlenen, gerekse bu kurultay sürecinde ortaya konulacak sorunların çözüme kavuşturulması konusunda her türlü çabayı göstereceğimizden ve siz değerli kadın meslektaşlarımızın her zaman ve her koşulda yanında yer alacağımızdan emin olmanızı isteriz.

Değerli Meslektaşlarım,

Elimizdeki istatistik bilgilerden oluşan veri tabanına göre kadın avukatlarımızın çözümü büyük ölçüde bizim elimizde olan sorunlarından birisi baro organlarındaki temsil sorunudur. Hepimizin çok iyi bildiği üzere demokrasinin özü temsildir, temsilde adalettir. Nitekim Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan Women’s Charter/Kadın Şartı dokümanının 5 önceliğinden biri karar alma mekanizmalarında kadınların yeterli sayıda temsil edilmeleridir. Ne yazık ki ülkemiz kadınlarının gerek parlamentoda, gerekse meslek kuruluşları ile diğer karar alma mekanizmalarında temsili konusunda çok iyi bir yerde değildir. Büyük Atatürk’ün 1923 yılında söylediklerinin hala çok uzağında bir yerdedir. Örneğin ülkemizdeki avukatların %62,3’ü erkek, %37,7’si kadın iken kadın avukatlarımızın baro yönetim kurullarındaki temsil oranı %19,09, disiplin kurullarındaki temsil oranı %22,07, delegasyondaki temsil oranı ise %19,21’dir. 16 Baromuzda kadın yönetim kurulu üyesi yoktur. Baro başkanlarımızın 4’ü kadın, 74’ü erkektir. Bu tablonun mutlaka değişmesi gerekir.

Ülkemize haksızlık etmemek adına ifade etmek gerekir ki, kadınların temsil sorunu sadece ülkemizde değil dünya ölçeğinde de sorunludur. Avrupa Komisyonu tarafından 2010 yılında hazırlanan bir rapora göre, Avrupa’da halka açık büyük şirketlerin yönetim kurulu başkanlarının sadece %3’ü kadındır. Yönetim kurullarında ise 2003 yılında %9 olan kadın oranı Ocak 2012 verilerine göre %13,7’ye yükselmiştir. Yıllık 0,5 düzeylerinde olan bu artış hızıyla devam edildiği takdirde, kadınların yönetim kurullarında %40 gibi bir seviyede temsil edilmeleri için 50 sene gibi bir süre geçmesi gerekmektedir. Bu tablo Avrupa’daki Barolar bağlamında da çok farklı değildir.

Değerli Meslektaşlarım,

Kadının haklarını da kapsayan insan hakları bir nesne değil, bir anlayış, bir düşünce biçimi ve bir hak talepleri toplamıdır. Bu talepler, ahlak kurallarından türemiş, giderek hukuk kuralları haline gelmiş, ulusal ve uluslararası kaynaklarda ifade ve kabul görmüştür. Türkiye Barolar Birliği kendi bünyesinde oluşturduğu İnsan Hakları Merkezi aracılığıyla bu hakların ve insan hakları ihlallerinin sadık ve içten takipçisidir.

Türkiye Barolar Birliği kamu politikalarının cinsiyet eşitliği temelinde düzenlenmesi suretiyle kadın sorununa, “kadın”a odaklanan bir anlayışla çözüm aramayı öngören yasal düzenlemelerin ve bütün bu konularda içtenlik talep eden kadının insan hakları savunucularının en önemli destekçidir.

Dün olduğu gibi önümüzdeki süreçte de Türkiye Barolar Birliği; cinsiyet eşitliğinin insan hakları bağlamında ana-akıma yerleştirilmesi, diğer bir deyişle siyasal, ekonomik ve toplumsal alandaki en temel politika, plan ve programlara cinsiyet eşitliğinin dahil edilmesi ve böylece kadınların ve erkeklerin sağlayacakları yararın eşitlik temelinde maksimize edilmesi yönünde yapılan çalışmalara katkı yapmaya devam edecektir.

Değerli Meslektaşlarım,

Bu kurultayın kadın avukatlarımızın sorunlarının çözümü konusunda bizlere rehberlik edeceğine, yolumuzu aydınlatacağına olan inancımı sizlerle paylaşır, kurultayın düzenlenmesinde emeği geçen herkese, ama en başta TÜBAKKOM 11.Dönem Sözcüsü Sayın Hidaye Kahyaoğulları’na, Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve TÜBAKOM koordinatörü Sayın Asude Şenol’a Yönetim Kurulu Üyesi arkadaşlarım adına, kendi adıma en içten teşekkürlerimi sunar, hepiniz bir kez daha sevgi ve saygıyla selamlarım.

Av.V.Ahsen Coşar
Türkiye Barolar Birliği Başkanı

Fotoğraflar


Fotoğraf 1

Fotoğraf 2

Fotoğraf 3

Fotoğraf 4

Fotoğraf 5

Fotoğraf 6

Fotoğraf 7

Fotoğraf 8

Fotoğraf 9

Fotoğraf 10

Fotoğraf 11

Fotoğraf 12

Fotoğraf 13

Fotoğraf 14

Fotoğraf 15

Fotoğraf 16

Fotoğraf 17

Fotoğraf 18

Fotoğraf 19

Fotoğraf 20

Fotoğraf 21

Fotoğraf 22

Fotoğraf 23

Fotoğraf 24

Fotoğraf 25

Fotoğraf 26

Fotoğraf 27

Fotoğraf 28

Fotoğraf 29

Fotoğraf 30

Fotoğraf 31

Fotoğraf 32

Fotoğraf 33

Fotoğraf 34

Fotoğraf 35

Fotoğraf 36

Fotoğraf 37

Fotoğraf 38

Fotoğraf 39

Fotoğraf 40

Fotoğraf 41

Fotoğraf 42

Fotoğraf 43