Güncel

7248

Polisin hukuka aykırı biber gazı kullanımına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin
Abdullah Yaşa/ Türkiye kararına dair notlar

(16.07.2013, Başvuru no: 44827/08)

 

1) Özet

Başvurucu, 29 Mart 2006 tarihinde Diyarbakır’da yapılan protesto gösterileri esnasında yüzüne isabet eden bir biber gazı fişeği nedeniyle yaralandığını iddia ederek, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde kolluk kuvveti hakkında şikâyette bulunmuştur. Savcılık soruşturması takipsizlik ile sonuçlanmış, başvurucunun itirazı Ağır Ceza Mahkemesi tarafından reddedilmiştir.
Bunun üzerine başvurucu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3.maddesinin ihlal edildiği iddiası ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurmuştur.
Mahkeme, barışçıl olmayan bir gösterinin dağıtılması amacıyla, kolluk kuvveti tarafından havaya doğru değil de, düz/yatay bir şekilde atılan biber gazı fişeğinin başvurucunun yüzüne isabet etmesi ve yaralanması nedeniyle Sözleşmenin 3.maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.

2) İşkence Yasağı

  • Sözleşme’nin 3.maddesi: “Hiç kimse işkenceye, insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele veya cezaya tabi tutulamaz”.
  • Mahkemeye göre, 3.madde demokratik toplumun en temel değerlerinden birini içermektedir. Sözleşmenin 3.maddesi herhangi bir sınırlama öngörmemekte ve toplum açısından hayati bir tehlike oluşturması halinde dahi aykırılık kabul etmemektedir (Selmouni vs. Fransa, 28 Temmuz 1999, Başvuru no: 25803/94)
  • Somut olayda, Mahkeme’ye göre, polis tarafından atılan ve başvurucunun yüzüne isabet eden gaz bombası sonucunda yaralanması nedeniyle, başvurucuya yapılan muamele, Sözleşme’nin 3.maddesi kapsamına girecek bir ağırlık düzeyine ulaşmıştır.

3) Biber gazı kullanımının sınırları

  • Mahkeme daha önce, kamu düzeninin korunması çerçevesinde biber gazı kullanımına ilişkin birçok karar vermiş olup, biber gazının rahatsız edici etkiler doğurabileceğini kabul etmiştir. (Oya Ataman vs. Türkiye, 5 Aralık 2006, Başvuru no:74552/01; Ali Güneş vs. Türkiye, 10 Nisan 2012, Başvuru no:9829/07; Petruş Iacob vs. Romanya, Başvuru no:13524/05).

    • Mahkeme, dosyada bulunan video görüntülerinden, gösterilerin barışçıl olmadığının anlaşıldığını belirtmekle birlikte, somut olayda gaz kullanımının yanı sıra asıl sorunun bir biber gazı fişeğinin göstericilere doğru atılmasının söz konusu olduğunu ifade etmiştir. Şöyle ki, bir tüfek aracılığıyla biber gazı fişeğinin atılması, tüfek uygun şekilde kullanılmadığı takdirde ciddi yaralanmalara, hatta ölümlere yol açabilir. Fişeğin havada patlaması ve göstericilerin yaralanmasını önlemek amacıyla, tüfeğin yukarıya doğru en az 45 derece açıyla kullanılması gerekmektedir.

  • Mahkeme’ye göre, kullanılan gereçlerin tehlikesi göz önünde bulundurulduğunda, ölümcül sonuçlar doğurabilecek şiddet kullanımına ilişkin içtihatların uygulanması gerekmektedir. Kolluk kuvvetlerinin belli kurallara tabi tutulmamaları ve keyfi uygulamalara terk edilmeleri insan haklarına aykırıdır (Makaratzis vs. Yunanistan, 20 Aralık 2004, Başvuru no:50385/99). Buna göre, kolluk kuvvetinin bu tip uygulamalara (biber gazı atılması da dahil olmak üzere) başvurabilmesi için, hem ulusal mevzuatın buna izin vermesi gerekmekte, hem de keyfiliğe, yetkinin kötüye kullanılmasına ve kaçınılabilir kazalara karşı uygun ve somut güvenceler sağlayan bir sistem çerçevesinde bu tür uygulamaların sınırlarının açıkça belirlenmesi gerekmektedir.

    • Mahkeme’ye göre, savcılığın takipsizlik kararı polislerin göstericileri dağıtmak amacıyla biber gazı fişeği kullanmalarına dayanmakla birlikte, fişeğin ne şekilde atıldığına ilişkin bir inceleme yapılmamıştır.
    • Her ne kadar video görüntülerinden fişeğin nasıl atıldığı görülmemekte ise de, Mahkeme, başvurucunun yaralanma şeklinden atışın düz/yatay bir atış olduğunu, havaya doğru bir atış olmadığını kabul etmektedir. Mahkeme’ye göre, bir tüfek aracılığıyla düz/yatay bir şekilde gaz bombası atılması, ciddi hatta ölümcül yaralanmalara yol açabileceğinden kolluk kuvveti için uygun bir davranış değildir. İnsanların yaralanmalarını veya ölmelerini önlemek için uygun olanı havaya doğru/eğik atıştır.
    • Olaylar döneminde Türk mevzuatında biber gazı kullanımına ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır (konuya ilişkin Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı Genelge 15 Şubat 2008 tarihlidir). Diyarbakır’da 28-31 Mart 2006 tarihleri arasında meydana gelen gösteriler sonucunda biber gazı fişeği isabet etmesi nedeniyle 2 kişi ölmüş ve başvurucu yaralanmıştır. Dolayısıyla, Mahkeme tarafından, kolluk kuvvetinin, eğitim ve uygun talimat yokluğunda, ciddi bir otonomi ile hareket ettiğine ve ciddi inisiyatif kullandıklarına kanaat getirilmiştir. Mahkeme’ye göre, Türk mevzuatı, insanların fiziksel bütünlüklerinin korunması için Avrupa’nın çağdaş demokrasilerinden beklenen düzeyde güvence sağlamamaktadır.
    • Barışçıl olmayan gösterilerin dağıtılmasını amaçlayan ve neticesinde başvurucuyu mağdur eden şiddet kullanımı orantılı ve uygun olmadığı nedeniyle, Mahkeme tarafından, Sözleşmenin 3.maddesinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.

4) Mahkeme’nin biber gazı kullanımına ilişkin mevzuatın gözden geçirilmesi talebi

  • Mahkeme, yaralanma ve ölüm risklerini en aza indirebilmek için Türk hükümeti tarafından biber gazının uygun bir şekilde kullanılmasına yönelik sağlanan güvencelerin güçlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
  • Mevzuat değişikliğinde atışların düz/yatay bir şekilde yapılmaması, havaya doğru ve en az 45 derecelik bir açıyla yapılması gerektiği prensibinin dikkate alınması gerekliliği de hatırlatılmıştır.