SİNEM SOMUNCU'NUN KATLETİLMESİ DEVLETİN YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ YERİNE GETİRMEMESİNİN BİR SONUCUDUR
28 yaşındaki Sinem Somuncu, boşanma aşamasındaki eşi Ali Eren Somuncu tarafından silahla vurularak öldürüldü. Bu bir aile meselesi değil, açık bir kadın cinayetidir ve bütün kadın cinayetleri politiktir. Bu cinayet, münferit ya da bireysel bir suç değil; yıllardır süregelen cezasızlık politikalarının, koruma tedbirlerinin etkin uygulanmamasının ve kadınları korumakta yetersiz kalan bir sistemin sonucudur.
Yaşam hakkı, Anayasa'nın 17. maddesi ile güvence altına alınmıştır. Kadınlara yönelik şiddeti önleme yükümlülüğü hem iç hukukun hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerin bir gereğidir.6284 sayılı Kanun, şiddet mağduru kadınları korumaya yönelik kapsamlı hükümler içermektedir. Ancak bu yasa etkin bir şekilde uygulanmadığında, kadınlar korunmasız kalmakta ve yaşam haklarına dair tehdit ve tehlike bertaraf edilememektedir.
İstanbul Sözleşmesi’nden hukuka aykırı bir şekilde çekilmiş olsa da devletin, şiddeti önleme, mağdurları koruma, faillere karşı etkili kovuşturma yürütme ve toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan politikalar geliştirme yükümlülüğü devam etmektedir. Ancak uygulamada bu yükümlülüklerin gereği yerine getirilmemekte, kadınlar korunmasız bırakılmaktadır.
Kadına yönelik şiddeti önlemenin yolu devletin bu alanda kapsayıcı koruma sağlayan etkin bir politika yürütmesiyle mümkündür. Bu itibarla 6284 sayılı Kanun’un eksiksiz uygulanması, kolluk kuvvetlerinin ve savcılık makamlarının koruma yükümlülüklerini titizlikle yerine getirmesi, ihmali bulunan kamu görevlileri hakkında idari ve cezai süreçlerin işletilmesi hayati önem taşımaktadır. Ayrıca İstanbul Sözleşmesi’ne yeniden dönülmesi, kadınların can güvenliği açısından vazgeçilmezdir.
TÜBAKKOM olarak bir kez daha haykırıyoruz:
Kadınların yaşam hakkı siyaset üstüdür. Şiddeti önlemenin yolu bellidir: Etkin yasa, etkin koruma ve siyasi irade.
Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu (TÜBAKKOM)
