TBB’nin Van’da Düzenlediği "Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet Olayları" Paneli

8751

ŞİDDET SAĞLIĞA ZARARLIDIR

Türkiye Barolar Birliği’nin Van’da Düzenlediği Panelde Sağlık Çalışanlarına Yönelik Şiddet Olaylarına Dikkat Çekildi

Türkiye Barolar Birliği İnsan Hakları Merkezi, Hakkari-Van Tabip Odasının katkıları ve Van Barosu’nun ev sahipliği ile Van TSO Konferans Salonunda gerçekleştirdiği “Şiddet Sağlığa Zararlıdır” isimli panel ile sağlık çalışanlarına yönelik şiddet olaylarına dikkat çekti.

Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve TBB İnsan Hakları Merkezi Başkanı Av. İzzet Varan’ın yönettiği panele Van-Hakkari Tabip odası Başkanı Prof. Dr. Mehmet Çetin Kotan, Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ergur, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Ö. Ü. Doç. Dr. İnci Çınarlı ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Hukuk Kürsüsü Ö.Ü. Yrd. Doç. Dr. Devrim Aydın panelist olarak katılırken, ayrıca 12 Eylül 2013’de saldırıya uğrayan acil tıp teknisyeni Nazime Çiçek, paramedik Bahar Aksoy ile ambulans sürücüsü Bayram Lenk de panele dinleyici olarak katılanlar arasındaydı.

Van Barosu Avukatları ve ilde görev yapan sağlık çalışanlarının yoğun ilgi gösterdiği panelin açılış konuşmasını yapan Van Barosu Başkanı Murat Timur, sağlık çalışanlarına uygulanan baskı ve şiddetin temel sorununun sistemin emekçilere olan bakış açısıyla alakalı olduğunu belirterek, "Sistem sağlık emekçilerini köleleştirerek, baskı ve şiddetin önünü açmıştır" dedi.

Daha sonra paneli yönetmek üzere mikrofonu devralan Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve TBB İnsan Hakları Merkezi Başkanı Av. İzzet Varan, panelin düzenlemesinde Van şehrinin seçilmesinin şehir ile alakalı bir gerekçesi olmadığını belirterek, panel organizasyonu için 3 gün daha beklenmesi durumunda sağlık çalışanlarına yönelik benzer bir saldırının meydana gelmesinin ardından bu panelin Malatya’da da düzenlenebileceğini ifade etti.

TBB’DEN TUTUKLU AVUKATLARA DESTEK

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Av. Prof. Dr. Metin Feyzioğlu’nun Van Barosu mensupları ve sağlık çalışanlarına içten selamlarını ileten TBB İnsan Hakları Merkezi Başkanı Av. İzzet Varan, Türkiye Barolar Birliği’nin yeni çalışmaları hakkında Van Barosu Avukatları’nı bilgilendirdi. Avukatların emeklilik mağduriyetini gidermek için ikinci bir emeklilik yönünde çalışmalar yapıldığını ifade eden Av. Varan, Avukatların 125 TL ek ödeme ile eş ve çocuklarını da sağlık güvencesinden yararlandırmak üzere TBB Sosyal Yardım ve Destek Fonu’nun çalışmaya başladığını ifade etti.

Türkiye Barolar Birliği’nin son yönetim kurulu toplantısında almış olduğu bir başka karardan da bahseden TBB Yönetim Kurulu Üyesi Av. İzzet Varan, tutuklu ve hükmen tutuklu avukatlara aylık ödeme yapılacağını dile getirdi.

İLK 6 AYINDA SAĞLIK ÇALIŞANLARINA YÖNELİK 6358 ŞİDDET VAKASI

Sağlık emekçilerine dönük şiddeti verilerle açıklayan TBB İnsan Hakları Merkezi Başkanı Av. İzzet Varan, 14 Mayıs 2012 - 30 Mart 2013 tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı'na bildirilen şiddet vakası sayısı 7 bin 773 olduğunu söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

“Bu vakaların 5 bin 345'i sözlü, 2 bin 428'i fiziksel şiddet vakasıdır. Vakalardan 4 bin 403'ü hekimleri hedef alırken, 3 bin 370 vakada hekim unvanı dışındaki sağlık çalışanlarını hedeftedir. Olaylardan 3 bin 976'ı kadın sağlık çalışanlarına, 3 bin 120'si ise erkek sağlık çalışanlarına yönelik yaşanırken, 677 olaya ilişkin ihbarda ise cinsiyet belirtilmemiştir. Bin 676 şiddet vakası bildirimi ile İstanbul birinci sırada yer alırken, 5 bildirim ile Bayburt son sırada yer almıştır. Türk Sağlık Sen'in araştırmasına göre, sağlık sektöründe çalışanların yüzde 62'si şiddet mağduru. Yine Beyaz Kod uygulamasından elde edilen verilere göre, 2013 yılı ilk 6 ayında toplam 6 bin 358 şiddet vakası rapor edildi. Bunlardan 2 bin 689'u devlet hastanelerinde yaşanan şiddet olaylarına ilişkin bildirimler. Geçen yıl günlük ortalama vaka bildirimi 8 adet iken, 2013 yılı ilk 6 aylık verilerinde günlük ortalama 30'a yükseldi. İlk 4 aylık dönemde yüzde 25 olan fiziksel şiddet yüzde 32'ye çıkarken; sözlü şiddet oranı ise yüzde 75'den, yüzde 68'e gerilemiş oldu. Olayların yüzde 36'sı polikliniklerde, yüzde 29'u ise acil servislerde gerçekleşti."

DÖVÜLÜN, HATTA ÖLÜN AMA KİMSEYE SÖYLEMEYİN!

Sağlık Bakanlığı'nın sağlık çalışanlarına yönelik bir genelge yayınlattığını, bu genelgede sağlık çalışanlarına dönük şiddetin kamuoyuna duyurulmamasını istendiğini ifade eden Av. Varan, "Sağlık Bakanlığı 19.07.2013 tarihinde 'Sağlık çalışanına şiddet haberleri' konulu bir genelge yayınladı. 2013/10 sayılı genelgede, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet bilgilerinin adli makamlar dışında, basın-yayın kuruluşlarıyla paylaşılmamasını isteyen bakanlık, bu genelgeyle hem şiddete uğrayan çalışanın toplumdaki itibarının zedelenmesinin önüne geçileceğini, hem de toplumsal bir krize neden olmamasının sağlanacağını iddia etmiştir. Sağlık emekçileri ise basına yansımayan ya da habersizce geçiştirilen şiddet vakası oranı yüzde 68. Yalnızca ölüm vakalarına işlem yapıldığı görülmektedir. Dolayısıyla, çalışanlar maruz kaldıkları şiddeti zaten bildirememektedir. Bakanlık, sağlık çalışanlarına 'Ölün ama kimsenin haberi olmasın' demektedir" şeklinde konuştu.

Van-Hakkari Tabipler Odası Başkanı Prof. Dr. Çetin Kotan ise Van'ın Gürpınar ilçesinde şiddete maruz kalan ve hastanelik olan sağlık çalışanlarına değindi. Kotan, "Bölgede kadına dönük şiddet hoş karşılanmaz. Ama ne yazık ki; işleri gereği hayat kurtarmak olan sağlık çalışanları geçen hafta şiddete maruz kalarak hastanelik edildiler. Neden Türkiye'de bu kadar şiddet sarmalı var, irdelemek, sorgulamak gerekiyor. Türkiye'de uzun bir süreden geçildikten sonra sağlıkçı olunuyor. Sistemin bakış açısı ve sağlıkçılara yönelik şiddet sağlıkçıları yaptıkları meslekten bıktırıyor, uzaklaştırıyor" dedi.

Şiddetin nedenlerini Sosyolojik olarak irdeleyen Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Ergur, Türkiye’nin kapitalist sisteme hazırlıksız yakalandığını, hizmet veren ile hizmet alan arasında artık bir tacir-müşteri ilişkisi başladığını ve bu durumun kaygı verici olduğunu belirtti. Prof. Dr. Ergur konuşmasına şöyle devam etti; “Artan şiddetin önemli nedenlerinden biri şiddetin insan doğasında olması değil, insanı insana rakip kılan piyasa mantığının işlemesidir. Bugün ülkemiz sağlık sektöründe ne kadar çok hastaya bakarsanız, muayene ederseniz o kadar iyi oluyorsunuz. Verdiğiniz hizmetin niteliği önemli değil, en iyisini yapma çabası içerisine giren birey kendisini şiddet sarmalı içerisinde buluyor. Özetle şunu söyleyebilirim ki; ‘Bütün renkler kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.’ Toplumun her alanında şiddet vakalarında artış söz konusu ise de bu durumdan en çok mağdur olan sağlık çalışanları oldu.”

SİYASİLER BİLE KENDİSİNİ TIP UZMANI OLARAK GÖRÜYOR

Bilgi çağı ile birlikte insanların enformasyon toplumu içerisinde yaşamaya başladığını ifade eden Prof. Ali Ergur, kapitalizmin artık enformasyonu işleyerek kar sağladığını ve bu sistemin en büyük mucizesi olan internetin ise insanlarda yarı eğitimlilik kavramını ortaya çıkarttığını iddia etti. Prof. Ergur; “Herkes her konuda bilgili olduğunu sanıyor. Uçağa binince herkes pilot, uçak mühendisi, uçuş trafiği uzmanı oluyor. Hatta siyasetçilerimiz bile başta jinekoloki olmak üzere tıp dallarında kendilerini uzman görüyorlar.” dedi.

TOPLUMDAKİ ŞİDDET ALGISI; 3. SAYFA HABERLERİ

Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. İnci Çınarlı ise, sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin kitle iletişim ve medya yansımalarını ele alarak şunları söyledi:

“Şiddet bir kamu sağlığı sorunu, aile içinde, futbolda, trafikte, iş yerinde şiddet alabildiğince hızla yaygınlaşıyor. Ancak toplumumuzda şiddet bir kamu sağlığı sorunu olarak değil 3. Sayfa haberleri olarak temsil ediliyor. Medyada sağlık çalışanlarına yönelik şiddet haberlerine yer verilirken, ‘Doktora şiddet kamerada’, ‘Kadın doktora şiddet’, ‘Hemşireyi duvara fırlattı, işte o anlar…’ gibi başlıkları kullanılıyor. Haberlerde kullanılan dil analiz edildiğinde ise cezalandıran ve cezalandırılan ilişkisi kurulduğunu görüyoruz. Olaylar, ‘darp, dayak, dövmek’ kelimeleri ile anlatılıyor. Bu ifadelerden cezalandırama gibi yan anlamlarda çıkartılabiliyor. Medyanın ve haber yazanların bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Ancak bu şekilde toplumdaki şiddet algısı olması gerektiği düzeye erişebilir. Ayrıca bence eksik olan karşılıklı saygı kültürü ve sorumluluk duygusunun azalmaya başlaması.”

SAĞLIKTA MEMNUNİYET OY, MEMNUNİYETSİZLİK İSE ŞİDDET OLARAK YANSIYOR

Panelin son konuşmacısı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Ceza Hukukçusu Yrd. Doç. Dr. Devrim Aydın, batı ülkelerinde sorunların ciddi ancak vahim olmadığını ancak Türkiye’de vahim boyutlarda olan sorunların ciddi olmadığını söyleyerek başladığı sunumunda son yıllarda ırza geçme suçlarında %430’luk ve yaralama suçlarında ise %200’lük artışlar olduğunu dikkat çekerek şunları söyledi:

“Bu artışların sorumlusu tek başına kapitalist sistem olamaz. Ceza kanununuzda şiddet diye bir suç tanımlanmamış. Tehdit, hakaret, fiziksel şiddet olarak da yaralama ve öldürme suç olarak düzenlenmiş. Esasında ceza hukuku bu sorunun son çaresidir. Tek başına cezalandırma kesinlikle çözüm değildir. Nedenleri araştırmak gerekir. Aksi halde cezaların sertliği suçların önlenmesine yetmez. Esasında Türkiye AB Ülkerleri arasında en sert ceza sistemine sahip olanıdır. Ancak cezaların soyut olarak kamunda fazla düzenlenmesi ayrı bir konu, uygulamaya geçirilmesi ayrı bir konu. Yakın mesafeden adamın gözüne gaz kapsülü atan polis memuruna 16 ay kademe ilerlemesinin durdurulması cezası verdiler. Siz inanıyor musunuz levye ile bu arkadaşlarımıza saldıran şahıs değil 6 yıl, 6 ay dahi içeride yatacak? Türkiye’de cezayı artıran olgu muhalif olmak. Cezaevindekilerin yarısı iktidar mahkumu. Sağlık sektöründe de memnuniyet iktidara oy olarak tahvil edilirken, memnuniyetsizlik ise sağlık çalışanlarına şiddet olarak tahvil edilmekte. Türkiye Barolar Birliği ve Türk Tabipler Birliği bu konuda birlikte çalışma yaparak sorunun çözümüne katkı sağlayabilirler. Bugün yapılan bu panele baktığımızda da TBB’nin bir ceza hukukçusu ve 3 farklı alanda uzman akademisyen ile ekip kurmuş olması da meseleye ne kadar doğru baktığının, doğru analiz edebildiğinin bir göstergesidir. Aksi halde bu bir hukuk panelinin ötesine geçmezdi.”

Yrd. Doç. Dr. Devrim Aydın’ın konuşmasının ardından panelistler dinleyicilerden gelen soruları yanıtlarken, panele katkı sağlayanlara plaket takdimi ile program son buldu.