TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ İNSAN HAKLARI MERKEZİ’NİN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN FESHİNE İLİŞKİN AÇIKLAMASI

2197

İnsanların hak eşitliği ve kadınların toplumsal eşitliği kavramlarına dayalı olarak, kadınlara ve çocuklara karşı şiddet olgusu ile mücadeleyi güçlendirmeye ve cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın mağdurların haklarını güvence altına almaya yönelik İstanbul Sözleşmesi’nin, 20.3.2021 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan, 3718 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilmesine karar verildiği duyurulmuştur.

İstanbul Sözleşmesini, Avrupa Konseyi üyesi devletler arasında ilk onaylan ülkemizin, bu Sözleşmeyi ilk fesheden ülke olması, insan hakları açısından nasıl bir gerileme içinde olduğumuzu gösteren hazin bir tablodur. İnsan Hakları Eylem Planının konuşulduğu günümüzde, insan hakları ile ilgili temel nitelikte bir metin olan İstanbul Sözleşmesinin feshedilmek istenmesi, gündemde olan İnsan Hakları Eylem Planı üzerine koyu bir gölge düşürmüş ve bu Planın olası katkıları hakkında duyulan kuşkuları arttırmıştır.

2017 Anayasası, Cumhurbaşkanına, olağanüstü haller dışında, temel haklar alanında ve Anayasanın kanunla düzenlenmesini öngördüğü konularda, düzenleme yapma yetkisi vermemiştir. Bu nedenle, İstanbul Sözleşmesi, Anayasanın 90. Maddesinin deyimiyle, “temel hak ve özgürlüklere ilişkin” olduğu için, Cumhurbaşkanının düzenleme yapma yetkisinin kapsamı dışındadır. Ayrıca, Anayasanın 90. Maddesi uyarınca “onaylanması kanunla uygun bulunan” (6251 sayılı Kanun; RG 29.11.2011) İstanbul Sözleşmesi, aynı biçimde, feshedilmesi kanunla uygun bulunmadıkça, Cumhurbaşkanı tarafından yasal ve geçerli olarak feshedilemez.

Belirtelim ki, Cumhurbaşkanının, belirli istisnalar dışında, uluslararası andlaşmaları ya da sözleşmeleri onaylama ve feshetme yetkisi bulunmamaktadır. Her ne kadar, 20.3.2021 tarihli Cumhurbaşkanı Kararında gönderme yapılan 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. Maddesi “onay”dan söz ediyorsa da (md. 3/1), buradaki “onay” işlemi ile, 1963 tarihli ve 244 sayılı “Milletlerarası Andlaşmaların yapılması, yürürlüğü ve yayınlanması ile bazı andlaşmaların yapılması için Bakanlar Kuruluna yetki verilmesi hakkında Kanun”un (RG 11.6.1963) 3. Maddesiyle Bakanlar Kuruluna verilen “onay” yetkisi aynıdır. Buradaki “onay”, TBMM’nin “onaylanmasını kanunla uygun bulduğu” bir uluslararası andlaşmanın ya da sözleşmenin uygun bulunduğunun, ilgili uluslararası organa (örn., Avrupa Konseyi Genel Sekreterliğine) bildirilmesi işleminden ibarettir. Bu “onay” sözcüğünden yola çıkarak, Cumhurbaşkanının, TBMM yerine geçerek, bir uluslararası andlaşmanın ya da sözleşmenin “onaylanmasını uygun bulma” veya “feshedilmesini uygun bulma” yetkilerine sahip olduğu sonucuna varılamaz.

Kaydedelim ki, 244 sayılı yasanın 3. Maddesi, 2017 Anayasasına uyum için çıkarılan 703 sayılı KHK’nin (RG 9.7.2018) 181. Maddesiyle kaldırılmış ve daha sonra bu maddenin içeriği, 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3. Maddesine -uyarlanarak- aktarılmış ancak, kurallar ve istisnalar değiştirilmemiştir. İstanbul Sözleşmesi, 9 numaralı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinde öngörülen istisnaların kapsamına girmemektedir.

Bu durumda, İstanbul Sözleşmesinin, hukukumuzda öngörülen usul dışında, yetki aşımıyla feshedilmek istenmesi, yasa ve uluslararası sözleşme ile kazanılan temel haklara ilişkin hak ve güvencelerin, yürütme erki tarafından bir gece yarısı ansızın çıkarılan bir idari kararla geri alınması ve bunun, demokratik bir toplum için neden gerekli olduğu gerekçelendirilmeden yapılması, hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu kadar, hukuk güvenliği açısından da kaygı vericidir.

Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

TÜRKİYE BAROLAR BİRLİĞİ İNSAN HAKLARI MERKEZİ