TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TAPU SENEDİ LOZAN ANTLAŞMASI
ASKERİ ZAFERİN DİPLOMATİK ZAFERLE TAÇLANMASININ EŞŞİZ ÖRNEĞİ
  TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TAPU SENEDİ
  LOZAN ANTLAŞMASI
Şark Meselesi (Doğu Sorunu) Osmanlı  İmparatorluğu'nun mirasının batılı büyük devletler tarafından paylaşılmasının  anahtar sözcüğü idi. Siyasi coğrafyası, aynı zamanda çok zengin bir enerji  coğrafyası olan Osmanlı imparatorluğunun terekesi sulh yoluyla pay edilemeyince  savaş kaçınılmaz hale gelmişti.
  
  Birinci Dünya Savaşı olarak tarihe  geçen büyük savaş, iki bağlaşık blok arasında dört yılı aşkın bir süre, üç  kıtada, çoğu da Osmanlı imparatorluğunun toprakları üzerinde cereyan etti.  Savaş, Osmanlı İmparatorluğunun dahil olduğu ittifakın (Almanya, Avusturya-Macaristan,  Osmanlı İmparatorluğu) yenilgisiyle bitti. 
  
  Başını  Britanya İmparatorluğunun çektiği savaşın galipleri (İngiltere, Fransa, İtalya,  Yunanistan vd.) Osmanlının mirasına konmanın yanında, Türk ulusunun Anadolu  coğrafyasından da tasfiyesine kadar uzanacak bir proje ile Şark Sorununu  temelli kapatmak istiyorlardı.  
  
  Mondros Silah Bırakışmasının  (30 Ekim 1918) ardından dayatılan Sevr Antlaşması (10 Ağustos 1920) Şark  Sorunu denen yüzyıllık parantezin ebediyen kapatılması demekti. 
  
  Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa önderliğinde 19  Mayıs 1919'da başlayan, 23 Nisan 1920'de (uluslararası hukuk açısından da  itiraz edilemeyecek olan)  meşruiyet  organına kavuşan mazlum Türk halkının Milli  Mücadelesi, (Sevr'i kabul ettirmek için Küçük Asya Macerasına özendirilen  Yunan Ordusunun hezimeti ile) batının  yüzyıllık paylaşım hülyalarını Anadolu coğrafyasında serapa  dönüştürecektir.  
  
  Milli  Mücadelenin kalbi Ankara ve  meşruiyet organı TBMM, Lozan Barış Konferansı için, Mudanya Mütarekesinde diplomatik  yeteneğini de kanıtlayan Garp Cephesi  Komutanı İsmet Paşa'yı, yani bir askeri tercih etmiştir! Yetenekli bir  askerin, muzaffer bir komutanın, Türk delegasyonunun başına getirilmesi,  Lozan'da Ankara'dan gelecek heyeti bekleyen diplomasi kurtlarına verilen bir  kararlılık mesajıdır!
  
  Kasım  1922'de başlayan Lozan Konferansında Atatürk'ün deyimiyle asırlık hesaplar  görülmektedir. Yarı sömürge durumuna düşürülmüş Osmanlı dönemindeki ekonomik,  siyasal, adli ayrıcalıklarını kaybetmek istemeyen batılı diplomatlar dört bir  taraftan saldırmaktadır. Türk delegasyonu ise, uygar dünyada kendisine yer  arayan, eşitlik isteyen, modern bir devletin yaşaması için zorunlu olan  statüsünün tanınması için direnmekte, taviz vermemektedir.
  
  Türk  tarafının, uygar dünyanın eşit muamele görmek isteyen bir üyesi olmaktaki  direnci ve kararlılığı, karşı tarafın ise Yeni Türk Devletini, Osmanlının  güncellenmişi (yarı sömürge statüsünde kalmak kaydıyla) olarak muhafaza  etmekteki inadı sonucu konferans yarıda kesilir ve heyetimiz Ankara'ya döner.  İsmet Paşa dönüşte bu durumu kamuoyuna çarpıcı biçimde açıklar.
  Şubat  1923'de toplanan İzmir İktisat Kongresi, Ankara'nın milli ekonomiye, milli bürokrasiye, milli ve çağdaş hukuk  sistemine, bağımsız yargıya dayalı modern devlet kurma kararlığını ve söylemde  kalmayan uygulamalarını dünyaya gösteren bir manifesto olarak  değerlendirilmedir.
  
  Yeniden  yapılan davet üzerine kaldığı yerden sürdürülen görüşmeler sonucu 24 Temmuz 1923'te imzalanan LOZAN ANTLAŞMASI, ekonomik ve siyasal  bağımsızlığımızın ve siyasi coğrafyamızın uluslararası tescili anlamına  gelmektedir. Çok yaygın ve doğru bir söylemle, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapu  senedidir. Atatürk'ün deyimiyle Osmanlı döneminde eşi görülmemiş diplomatik bir  zaferdir! 
  
  Büyük güçler tarafından bölgemizin yeniden  şekillendirilmeye, Şark Sorununu güncellenmeye yönelik girişimleri karşısında  Lozan'ın kazanımlarının kararlılıkla savunulması her zamankinden daha önemli  hale gelmiştir. 
  
Başta Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere,  94. yıldönümünde büyük bedeller ödenerek ulaşılan askeri ve diplomatik zaferin  kahramanlarını saygıyla anıyoruz. 
  Türkiye Barolar Birliği Başkanlığı
